“Dont look up” yani “Yukarı Bakma” filmi yayınlandığı günden beri dünyada gündem olmuş durumda. İki gök bilimcinin can havliyle insanları çarpacak kuyruklu yıldız hakkında uyarmaya çalışıyor. Filmde bilim insanları Dünya’nın sonunun geldiğine dair uyarılar yaparken, konuya medyanın reyting açısından bakması, siyasilerin halen daha kendi istikballerini düşünmesi ve iş adamlarının hırsları gösterilirken, insanlığın bu büyük felaketi görmezden gelerek her şeyi bir şova dönüştürmesi de ağlanacak halimize güldüğümüz türden bir kara mizah. Film toplumun bilime bakışı ile ilgili harika bir eleştiri niteliğinde. Filmi izlerken insanın aklına Dünya çapında aşı karşıtları, ilkim krizinin önemsenmemesi ve ülkemiz çapında da ekonomistlerin yıllardır süren uyarılarına rağmen görmezden gelinerek felaketle sonuçlanan ekonomi politikaları geliyor.
Halk ikiye bölünüyor. Bilim insanlarının dinlenmesi gerektiğini söyleyenler ve bunun ülkeye zarar vermek amacıyla yapıldığını iddia eden bir komplo olduğunu ileri sürenler.
Felaketin olacağını söyleyen bilim adamları hakkında davalar açılıyor,
Felaket uzun süre inkar ediliyor. Bir çok televizyon kanalı Dünya’nın felakete sürüklendiğini bildikleri halde son ana kadar, durumun endişe edilmemesi gereken bir durum olduğunu anlatıyorlar, olayı ört bas etme çabalıyor. 
Felaket engellenebilecekken, göktaşındaki madenlerden yüksek kar elde edilebileceği düşüncesiyle bir işadamı çıkageliyor. Bu madenleri elde etme projesi çok riskli olmasına rağmen, ABD başkanı oylarının düşmesiyle bu riski göze alıyor ve felaket kaçınılmaz oluyor.
Bir sahnede “General” filmindeki başrol oyuncularından normalde ücretsiz olan ikramlar için para alınıyor. Bu aslında ABD ordusuna yapılan büyük harcama için bir gönderme. Ülke ekonomisinden orduya çılgınca pay ayrılırken rahatsız olmayan başrol oyuncuları, para kendilerinden nakit ve haksız olarak alınınca rahatsız oluyorlar. Türkiye’de de ordu için olmasa da bütçeye inanılmaz yük olan ve aslında bizim paramızı harcayan kurumlar mevcut.
Maalesef Post-Truth olarak adlandırılan ilginç bir dönemden geçiyoruz. Bu dönem bilimin en büyük belalarından biridir. Filmin en çok vurguladığı nokta da budur. Post-truth; Nesnel hakikatlerin, bilimin belirli bir konu üzerinde, kamuoyunu belirlemede, duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumudur. Artık kimse bilginin doğruluğuyla ve kaynağıyla ilgilenmiyor. Önemli olan o bilgiyi söyleyen kişinin kim olduğu ve bu bilgiyi aktarırken ne kadar dikkat çektiği. Eğer duygusal anlamda bağlı olduğumuz, sorgulamadan inanacağımız, kendimizden üstün gördüğümüz biri söylüyorsa, o bilgiyi koşulsuz kabul etme hali. Bir tür fanatiklik. Hatta bilimsel, nörolojik adıyla, limbiğin, prefrontal kortekse karşı olan galibiyeti.
Ekonomi de aynı gök bilimi gibi, sebepleri ve sonuçları olan bir bilim alanı. Hangi politikanın ne sonuç getireceği, bütçeden hangi harcamanın sonucunun ne olacağı, olağanüstü günlük durumlar haricinde önceden ön görülebiliyor. Geçtiğimiz hafta haklarında soruşturma başlatılan ekonomistler de uzun süredir yapılan yanlış ekonomi politikalarını ve sonuçlarının şu anda yaşamakta olduğumuz enflasyon olduğunu anlatıyorlar. O ekonomistlere inanıp inanmamanız artık çok önemli değil gök taşının sıcaklığını hepimiz hissediyoruz. Bu yüzden “Yukarı Bakma” diyen herkese inat “Yukarı Bak” çünkü bilim orada.