Bakmak başka, görmek başkadır. Bir gözün göz olabilmesi için bilincin yetkin olması gerekir. Bilincimiz yetersizse sağlam bir bakış açısı oluşturamayız. Gördüğümüzü algılamamız için gerekli olan bilinç düzeyi doğru bilgiyle büyür, gelişir. Görmeyi bilmek, bilinç düzeyimizin gelişmiş olduğunu ifade eder. Düşünme düzeyi sınırlı olanlar resmin bütününe bakmayı beceremez, neden sonuç ilişkisi üzerine yorum yapmakta zorlanırlar. Yakın nedenlere takılıp kalmamak, uzak nedenlere ulaşabilmek önemli bir zihinsel faaliyettir. Ayrıca herkeste kendi alanının bilgisi olabilir ve olmalıdır, ancak mesleki yada teknik bilgiler insanı insan yapmaya yetmez. Uzman olmak demek sadece dar bir alanda iş görüyor olmak demektir. Uzmanın sezgisi kendi alanının dışına çıkıldığında çoğu zaman eksik kalır. Sezgilerimizin gelişmesi geleceği kurgulayabilmekten o da geçmişi iyi bilmek ve değerlendirmekten geçer. Bu gelişimin hepsine birden "kişi aydınlanması" denir. Bu aydınlanma tamamladığı oranda kişi insanlıktan payına düşeni alır ve yer yüzünde insan olur. Ancak doğru insanlarla doğru toplumsal devinimler yaratılabilir. Doğal olarak toplumun tüm bireylerinden aynı duyarlılık beklenemez. Zaten sorunda burada düğümlenmektedir, ne kadar aydınlanmış insanımız olursa geçmişimizi doğru değerlendirip, günümüzü anlayıp, geleceğimizi düzgün kurgulayabiliriz...
15 Temmuz süreci sonrası göz altına alınan yada tutuklananların sayısına bakıp da ne kadar çok FETÖ'cü varmış diyebilen bir kitle mevcut ülkemizde. Daha önce dedik ya, aydınlanmasını tamamlayamamış insanların dünü bilememesi, bu günü anlayamaması, ne yazık ki yarını da kuramayacak olmasıdır söz konusu olan. Dünyada hiç bir güç toplumsal önyargılar kadar dirençli olamaz. Onun için boşuna dememişler; "eğer kendini dönüştürmek istiyorsan yeni şeyler öğrenmekten çok, eski bildiklerini sorgulaman gerek" diye. Bu gün olan biten ise, "Allah'ın lütfu" denen başarısız darbeyi fırsata dönüştürüp, OHAL adlı antidemokratik uygulama ile, yurt çapındaki muhalifleri gerekirse saf dışı bırakma esasına dayalı bir uygulamayı sürdürmektir. Aydınlanmış insan, geçmişte de otoriter rejimlerin bu tür uygulamalar yaptığını ancak hiç birinin sonunun uygulayıcılara huzur ve mutluluk getirmediğini, çünkü yapılanın insanlığa aykırı olduğunu bilir ve bunu eleştirir...
Not: Bilim ve Gelecek dergisi, Eylül 2015 sayısı, Afşar Timuçin'in "Aydınlanmak ne demektir?" adlı yazısından yararlanılmıştır.