Aydınlanma insanlığın en büyük problemi olsa gerek. Sadece 18. Yüzyılda Fransız ihtilali sonrası yaşanan bir devir değil çok daha öncelere, Antik Yunan’a kadar götürebileceğimiz bir süreç. Henüz sonlanmadı da iki bin yılı geçti hala sürüyor.

Tamam artık, insanlık aydınlandı sorun kalmadı diyemiyoruz ne yazık ki. Mesela biz ülke olarak hala aydınlanabilmek için çırpınıp duruyoruz. Ama kimileri ket vuruyor, engel oluyor çağı yakalamaya. Aydınlanma farkında olmak, dogmalardan arınmak, olan biteni düşünmek, çağını anlamak ve geleceği kurgulamak, ileriye gitmek, bilime, sanata ve felsefeye inanmak, gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmak demek. Kısaca insan olabilmenin gereğini yapmak anlamına geliyor. Aydınlanmanın tarihini iyi öğrenmek ve anlamak konu hakkında daha sağlıklı düşünebilmemizi sağlayabilir.

Öncelikle Anadolu’ya Miletos’a, yani Milet’e, bugünkü Aydın ilinin Didim ilçesine bağlı Balat Köyü'nün sınırları içerisinde olan ören yerlerine bir selam çakmamız gerekiyor, ne de olsa hakikati gökyüzünden yer yüzüne indiren, “mitos’tan logos’a” geçişi sağlayan batı aydınlanmasının ilk tohumları bu topraklarda atılmış. Söylencelerden ve efsanelerden akla, bilime ve felsefeye geçiş MÖ: 500’lü yıllarda Miletli filozoflarla ile Anadolu topraklarında başlamış…


Ama aydınlanma sadece bir Batı olgusu değildir, aslında Avrupa’da oluşan aydınlanma felsefesinin dayanağının üç ayağından biri 9. ve 12. yüzyıllara dayanan, “Abbasi Rönesansı” olarak da bilinen “Arap Felsefesi” olduğu kabul ediliyor. Eğer Farabi, İbni Sina ve İbni Rüşd gibi İslam filozofları Antik Yunan’daki aydınlanmayı bünyelerinde saklayıp geliştirmeselerdi, insanlık belki de Ortaçağın karanlığında kaybolup gidecekti. Bir diğeri özellikle de Almanya’da kendisini gösteren Çin Felsefesi, üçüncüsü ise belki doğrudan yazılı kaynak olarak değil ama, Avrupa’nın aydınlanmacı çizgiye gelmesine neden olan olaylardan biri olarak, coğrafi keşifler nedeniyle kendi toprakları dışına çıkıp Amerika yerlileri ile karşılaşmış olmalarıdır. Çünkü onlarla karşılaşıncaya dek kendilerini hep ezelden beri oldukları gibi aynı sanıyorlardı, ancak Amerika yerlileri, onlara kendilerinin de zaman içinde çıplak olduklarını anımsattı.

Onlara geçmişlerini hatırlattı ve kendilerinin de tarih içinde oluştuklarını öğretti. Yani aydınlanma projesi sadece bir Batı girişimi değil insanlık mirasıdır. Bizlerin görevi bu mirası benimseyip, sahip çıkmak ve yaymaktır. Aydınlanmış insanın yanlış seçimler yapması zordur, böylece yanlış hayatların yaşanmasının önüne de geçilmiş olur…