Platon’un “Şölen diyaloğunda” Sokrates’in öğretmeninin bir kadın olduğunu öğreniriz. Adı Diotima’dır. Delfi Mabedi’nin kâhini olan bu bilgeyle Sokrates arasında geçen konuşma düşünce tarihinin en önemli metinleri arasında sayılır. Metinde kime filozof denebileceği anlatıldığı gibi Sokrates’in neden “bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” dediği açıklığa kavuşturulur. Filozof, bilgiyle bilgisizlik arasında duran kişidir. Yani bir ara durum söz konusudur. Diotima şöyle der; “Tanrıların hiçbiri bilgiyle uğraşmaz, bilgeliğe özenmez, çünkü zaten bilgedirler, bilgeliğe ermiş bir insan da artık bilgiyle uğraşmaz. Cahil ve bilgisizler de öyle ne bilgi ile uğraşırlar ne de bilge olmaya özenirler. Bilgisizlik neden kötüdür? Cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken hepsini kendinde toplamış sanır da ondan. Yoksun olduğunu bilmeyen kimse ne diye kendinde olmayanın peşine düşsün?” Gerçekten yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen eski Yunanistan’da Mora Yarımadası’nın orta kesiminde dağlık bir yörede rahibe olduğu varsayılan kahin Diotima’nın insanlığa Sokrates’i armağan ettiğini düşününce, felsefe tarihinde layık olduğu yeri alamamış olmasını “kahin”liğin felsefe ile bağdaşır bir yönü olmamasında aramak gerek… 
Kısaca “farkında olmadığının peşine düşemez insan” diyor Diotima, önce farkında olacaksın kendinde olmadığını, yani önce bir şeyler bilecek ve kuşku duyacaksın. Günümüzün en büyük sorunu bilerek yayılmak istenen cehalettir. Bunu da eğitimi, diplomayı ve eğitimlileri aşağılayarak yapıyorlar. Cehalete övgü düzüyorlar. Gençliğin gelecek umutlarını törpüleyerek farkındalık taşıyanları göçe zorluyorlar. Evrensel ahlak kurallarını görmezden gelip hırsızlığı olağanlaştırıp, namusu uçkura indirgiyorlar. Liyakati ortadan kaldırıp, biat kültürü ve sadakati yerine koyuyorlar. Hukuku yerle bir edip adalet kavramının içini boşaltıyorlar. Halkı tüm erdemlerden yoksun sayıyorlar ki olup bitenlerden medet umuyorlar. Filozof olmaya gerek yok, azıcık farkındalık neler döndüğünü anlamak için yeterli olacak…