Dünya yaklaşık olarak 250 milyon yıldan beri kıta ve levhaların çarpışmasıyla, yani depremlerin oluşmasıyla bu günkü halini almıştır.
Kıtaların ve yer şekillerinin oluşmasında bu hareketliliğin rolü büyüktür.
İnsanoğlunun ise 2 – 2,5 milyon yıldan beri dünya üzerinde yaşadığı tahmin edilmektedir.
Yüz bin yıl önce eli işleyen ve çalışan insan oluşurken, 50 bin yıl önce dil gelişmeye başlamıştır.
Yaklaşık olarak 15 bin yıl önce ise insan yerleşik hayata geçer.
Binlerce yıl boyunca avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını devam ettiren insanoğlu, M.Ö. 9 bin yıllarında toprağı işlemeye başlar.
Barınma ve beslenme konusunda yeni bir evreye geçilirken de depolama ve saklama ihtiyacı bir zorunluluk haline gelmiştir.
Vahşi hayattan korunmak, hayatta kalmak ve gıdayı ihtiyaç olduğu zamanlarda kullanmak için önce mağara, sonra derme çatma barınaklarla korunmaya çalışır.
Devamında ise ilk evler 7 bin yıl önce Mezopotamya da yapılmaya başlar ve bugünkü modern kentlerin oluştuğu yapılara dönüşür.
Modern yaşam dediğimiz safhaya geçen insanoğlu ise tam da bu noktada depremlerle karşı karşıya kalarak, tarih boyunca büyük kayıplara ve yıkımlara sahne olur.
…
Sürekli bir devinim halinde olan yer kabuğunun hareket etmesiyle oluşan bu depremler, insanoğlunun yapmış olduğu büyük küçük, eksik gedik, çürük çarık tüm yapıları yıkıp geçmektedir.
Dünyada bizim gibi deprem kuşağında olan Japonya gibi ülkeler bu işi bilim, eğitim ve ekonomiyle çözerken, ülkemizde bunun emaresinin olmaması çok can yakıcı sonuçlara yol açtığı görülmektedir.
Dolayısıyla içimizden geçen fayları tespit etmek bir yana hayatın her alanında toplumsal fayların, eğitimsizliğin, insan ilişkilerinin, vurdumduymazlığın, kısa yoldan zenginleşmenin, ticari ahlakın, denetimsizliğin, adaletsizliğin, bilimsel veriden yoksunluğun, iktidarların bakış açısının, kaynak ayırmamanın, rant’ın, yetersiz ve yanlış malzeme kullanımının yol açtığı sebeplerle, depremin şiddeti birleştiğinde her seferinde büyük bir felaket yaşamamız kaçınılmaz oluyor.
…
Nitekim ovaya yapılan evi yıkan deprem tekrar edeceği kesinken, üç kata 5 ekleyerek yapılan yeni binaların yıkılmayacağını hiç kimse garanti edemez.
Bilim adamları bas bas bağırırken, yönetenler kulak tıkamaya devam ediyor. Müteahhitler malzemeden çalarken, denetleyenler gözlerini kapamaya devam ediyor.
Deprem her beş yılda bir 7 ve üzeri şiddetle geliyorum derken, herkes arkasını dönüp kafasını kuma sokmaya devam ediyor.
…
Hal böyleyken her yeni günde fay hatları misali, hayatın kırıkları da içimizden geçip gidiyor.
Derin izler ve derin yaralar bırakarak yaşam döngüsünde bire bin ekleyerek bu döngü öyle ya da böyle sürüp gidiyor.
…
Hayatın içinden köşesinde iki yıldan beri severek ve isteyerek yazdığım ve sizlerle paylaştığım sayfama ara vermek durumundayım.
Bir süre sizlerden uzak kalacağımı, en yakın zamanda tekrar buluşacağımızı umut ederek, sevgi saygı ve esenlikle kalmanızı diliyorum.
Siz değerli okurlarla yeniden buluşuncaya dek hoşça kalınız.