21. Yüzyıla damga vuran değişim ve dönüşümün geldiği nokta, gelecek hakkında önemli ipuçları vermekle beraber yeni işbirlikleri ve yeni bir tür ekonomik düzeni de dayatmaktadır.
Son 50’i yıla baktığımızda, ülkelerin “Büyük Güç Rekabet’i” olarak ifade edilen bu dönüşüm, bugün kaos ve karmaşıklığın da sebebidir.
Egemen ülkeler, gelir farklılıklarını koruyabilmek için, az gelişmiş ancak kaynak bakımından zengin ülkeleri baskılayarak, varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadır.
Kimi zaman güç kullanarak sömürülen kimi zaman da yönetimleri değiştirerek elde ettikleri bu ayrıcalıkları sürdürmek adına birçok ülkeyi felakete sürükledikleri de bilinen bir gerçektir.

Yerkürenin farklı bölgelerinde yaşayan toplum ve devletlerarasında iletişim ve etkileşimi artırmak adına ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alışverişinde doğan bu bütünleşmeye, küreselleşme denilse de yeni dünya düzeninin bunu da bir sömürü aracı olarak kullandığı görülmektedir.

1980 yılında İran-Irak arasında başlayan savaş, Amerika, Rusya ve diğer egemen güçlerin silah desteğiyle, 1 milyondan fazla insanın hayatına mal olurken, 2 milyon yaralıya, ekonomik kayıp ve yıkımlar hariç silah satışına harcanan 150 milyar dolar ise Orta doğunun kaderini ve yeni dünya düzeninin habercisi olmuştu.

Sizin hayal ettiğiniz gibi yeni dünya düzeni, birleştirici ve yaşanılır bir dünya yerine, maalesef güce hakim olanın bu gücü en acımasız şekilde kullandığı bir evreye geçtiği zamanı yaşıyoruz.

Seksenli yıllarda Afrika, Doksanlı yıllarda Balkanlar, Son 30 yılda Ortadoğu’yu ve Doğu Avrupa’yı dizayn edenler, sonsuz barışı sağlayacağız bahanesiyle, en acımasız savaş yöntemlerini uygulayarak yeni dünya düzenini kurma hevesindeler.

Öncelikle Rusya’yı Orta doğuda uzaklaştırmak ve gücünü kırmak için, Ukrayna savaşını körükleyen Amerika ve Avrupa, meydanı boş bulmuşken, İsrail eliyle Gazze’den Suriye’ye, Lübnan’dan İran’a kadar bu coğrafyada taş üstünde taş bırakmayacak şekilde tahrip ediyor.

Peki bu coğrafyanın kilit noktasında bulunan Türkiye nerede?
Türkiye şu haliyle olduğu yerde fakat birkaç hamle sonra, sıranın ona geleceğini herkes gibi o da bilmekte.
Yeni dünya düzeninde yer almak için oturup beklemektense; eğitimden üretime, bilgiden teknolojiye, tarımdan savunmaya kadar her alanda geleceğe hazırlanmaktan başka çaresi yok.

Bir haftadan beri şahit olduğumuz İran – İsrail gerginliği gösterdi ki, bir ülkeyi bir anda felakete sürükleye bilecek en hassas konuların başında, istihbarat ve savunma alanındaki zafiyetler gelmektedir.

Amerika ve Avrupa’nın desteğini arkasına alan İsrail, İran’ın en hayati noktalarını vururken, geleceği için Nükleer güç sahibi olmak isteyen İran dünyada yalnızlığa terk edilmiş görünüyor.

Türkiye ise yarın nükleer güç elde etmek istediği taktirde, egemen güçlerin bahanesi bu günden hazır değil midir?

Dünyanın en kısa öyküsünü yazan Hemingway “Satılık Bebek Patikleri: Hiç Giyilmemiş” derken, belki de doğmamış bebeklerin karartılmış, satılmış geleceklerine ipotek konmuş bir dünya düzenine bir baş kaldırış yapmıştır.

Belki de bu düzenin, dünyayı nasıl kasıp kavuracağını henüz kimse farkında değildir?