Ülkede gündem; günlük, hatta saatlik değişse de yeni haftaya bomba gibi düşen haberin konusu, sahte diplomalar.
Toplumun bir kesiminde, akıl almaz bir çürüme başlamış ki…
Akıllara durgunluk veren bu yöntem ve taktikler, şeytana bile pabucunu ters giydirecek cinsten.
Son 15-20 yıldır iddia edilen, ancak her seferinde kanıtları karartılan ve dolayısıyla üstü örtülen şaibeli sınavlar, çalınan soruların sayısı o kadar çok ki…
Dünyanın herhangi bir ülkesinde bizdeki olayların yüzde biri bile gerçekleşse, inanın yer yerinden oynar.
…
Aslında “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” derler.
Nitekim bazılarınız hatırlayacaktır:
Türkiye’de soruların çalınması ve sınavların iptali ne ilktir ne de son.
İlk olarak, 1973’te üniversite yerleştirme sınav kitapçıklarının basıldığı sırada çalındığı, savcılık tarafından tespit edilir ve sınav iptal edilir.
Devamında:
1992’de Anadolu Liseleri Sınavı
1999 Öğrenci Seçme Sınavı
2009 Polis Meslek Yüksek Okulları Sınavı
2010/2011 KPSS
2011 Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denkliği Sınavı
2000-2013 yılları arasında neredeyse tüm ÖSYM sınav sorularının çalındığı, 2017 yılında bir Polis Akademisi raporuyla gözler önüne serilmişti.
Raporda, bu yıllar arasında KPSS, ÖSS, ALES, Askerî Liseler ve YDS gibi ÖSYM koordinasyonunda yapılan tüm sınavların belirli yapılar tarafından çalındığı belirtilmişti.
…
Ülkede olan bitenden bihaber, geçim derdine düşmüş milyonlarca insan, çocuğunun istikbali için varını yoğunu harcayarak geleceğini güvence altına almaya çalışırken, diğer tarafta maalesef dönen dolaplardan hiç kimsenin haberi yok.
…
Fakat ahlaki erozyonun sınır tanımayan çekiciliğine kapılan açıkgöz bir kesim, sahte diploma konusunun derinliğinin ülkeyi görünenden çok daha büyük bir çürümenin ve tehlikenin içine sürüklediğinden habersiz.
Vefat etmiş öğrencilerin dahi bilgilerini kullanarak, bazı kurumların/yetkililerin imzalarını ele geçirerek, dünyada benzeri olmayan bir sahtekârlığa imza atmışlar.
…
Peki, bunlar olurken ilgili kurum ve kuruluşlar nerede?
Elbet cevap vereceklerdir.
Yıllardır yazdığımız, çizdiğimiz, dikkat çektiğimiz, tespit ettiğimiz, hatta çözüm önerdiğimiz bu olaylara karşı hesap günü gelecektir elbette.
…
Öyle ki birçok kesimden insanlar işin içinde; siyasetten iş dünyasına, basından yargıya kadar göz önünde bulunan pek çok kişinin sahte diploma sahibi olduğu görülüyor.
Korkarım ki bu, sadece buzdağının görünen yüzü; görünmeyen tarafının ise yüz binleri bulabileceği tahmin ediliyor.
…
Ülkede liyakatin ayaklar altına alındığı yıllardan beri, bu gerçeği dile getirmeyen kalmadı.
Görünen o ki diplomalılar üç harfli marketlerde dirsek çürütürken, diplomasız diplomalılar ülkenin kurumlarında har vurup harman savurmaya devam ediyor…
Umarım ki yarından itibaren bu toplumsal erozyona karşı önlem alınır.
Siyasetten iş dünyasına kadar atanan, seçilen, seçtirilen, haksız yere işgal edilen ne kadar koltuk, ne kadar makam varsa hepsi bir an önce bu kirden temizlenir.
Temizlenmezse eğer, bu ülke dünyaya açılan kirli bir pencere olarak tarihe geçer.
Bu lekeyi ne siz, ne biz, ne de 86 milyon kabul eder.