Bilge bir kişiye sormuşlar.
“Bu kötü gidişatın değişmesini daha ne kadar bekleyeceğiz?”
Bilge cevap vermiş.
“Eğer beklerseniz hiçbir zaman değişmeyecek.” demiş.

Durum öyle bir hal almış ki artık,
Mirkelam’ın “Hatıralar” şarkısında dile getirdiği gibi…
Geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam,
Sonra üzülsem, üzüldüğüme üzülsem, derken, üzülmenin de üzülmemenin de faydası zararı nedir onu bile kestiren yok artık.

Çocukluğunun geçtiği 70’li yıllar, gençliğinin yaşandığı 80’li ve 90’lı yıllarda yaşadıkların, yaşayamadıkların ne varsa bu gün birer anı olarak, o tozlu hatıra defterinde soluk renkleriyle öylece duruyor değil mi?
Bu gün anlıyoruz ki bir neslin hayalleri ellerinde alınmış, yaşam sevinci tarumar edilmiş, ideallerinden kopartılmış ve bir deliliğin karanlık bahçesine atılmışlar ki toprağa çiçek tohumları ekeceği yerde o bahçenin ortasında gömülmekle dirilmek arasında bir yerde bulmuşlar kendilerini.
Keder ve solgun renklerin gölgesinde koca bir hayatın hayallerini kurmuş olsa da bu milyonlarca insan.
Birde dönüp bakmışlar ki yaşayacakları gelecekleri zaten gitmiş.
Hayallerin ötesinde duran hayatları bile oracıkta tek tek çalınmış.

Artık üzüldüğüne üzülsen de hiçbir faydası yok diye gelir aklına insanın ama gözyaşına dalıp dalıp o günleri hatırlamak bir teselliden başka ne olabilir ki?
Olmayacağını herkes biliyor fakat hayalleri ve hayatları çalınan milyonlarca insanın “Gittin sen şimdi” diyerek “Bir şey istemem, neye yarar hatıralar?” ikileminden küçücük bir umut ışığı kalmışsa da o bir gün yeniden filizlenir belki de.

Her gün yeni bir skandalla çalkalanan ülkenin söylencesinden şarkısına sinmiş bu tezatlar, kafi desen de her yeni günde bu kadar da olmaz demenin buhranı sardıkça sarıyor her yanımızı.

Hayallerinden hayatları çalınan nesle nasıl geldik diye soran olursa;
Depremden ölenlerin çalınan diplomasıyla,
Baraj yapan sahte mühendisle,
Narkotikte baş komiser olan torbacısıyla,
Halı yıkamacısından, hipnoz yapan sahte psikolog’a kadar,
Sahte ekspertizle binlerce yabancıya bedava vatandaşlık vererek,
Bir kelime İngilizce bilmeden, yabancı üniversitelerde mezun olanlardan tutun da bir şekilde sahte belge ve imzalarla alınmış tüm diplomaların, profesörlüklerin, doktoraların, yüksek lisansların kısaca tüm unvanların.
Yıllar boyunca devletin en uç kademelerinde görev yapanların, aldıkları maaşlar ve kazandıkları her kuruşu geri almak suretiyle ülke belki düzelir ama hayallerinden yoksun bırakılmış bu nesil ve hayatları çalınmış yeni nesle hesabı nasıl verecekler onu da siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.