Tarun Khanna bir akademisyen. İlgili olanlar adını mutlaka duymuştur. İş yönetimi konusunda yazdığı makale ve kitaplar küresel eleklerin üstünde kalan içeriğe sahiptir.
Khanna akademisyen titizliğini inançları söz konusu olduğu zaman gösteremiyor. Timur ve daha sonraki dönemlerde Hindistan’ı fetheden Müslüman Türklerin o dönemin ünlü Budist merkezlerinden biri olan Nalanda Üniversitesi’ ni nasıl yerle bir ettiklerini anlatmaktan hoşlanır. Bu konuda Singapur Asya Araştırmalar Enstitüsü yöneticisi Kişhore Mahbuani’de pek geri kalmaz.
On yıldan fazla zamandır “küreselleşme çağında önyargıları kırmanın” ekonomik gelişme bağlamını sıklıkla yazarım. Khanna ve Mahbubani’nin yazılarına tarihçilerimiz gerekli yanıtı vermez; Halil İnalcık’in Arnavid Defterleri ile yaptığı etkiyi yaratmazsa ödeyeceğimiz bedeli tahmin bile demeyeceğimizi
söylerim.
Tagor’un uyarısı
Budist Nalanda Üniversitesi’nin yerinde şimdi ünlü Hintli şair Tagor’un adını taşıyan bir üniversitenin binaları yükseliyor. Merkez sağın popülist ve pragmatist siyasetçileri kitleleri konsolide etmek için sığındıkları dar anlamda “Hint Milliyetçiliği” tarihin derinliklerinde kalan bir olayı bütün bağlamlarından kopararak sömürüyor.
Hint milliyetçilerinin Tagor’un adına sığınıyor, ama şair“ Kin, insan yüreğine yük, zihnine gölgelidir!” diye haykırıyor.
Biz, düşmanımızı öğretmen yapalım; ona benzeyerek yanlış yollarda ilerlemeyelim.
Tarun Khanna’nın Harvard Business Review’de yayınlanan makalesinde, “ ABD ve Almanya’da iş kuran çoğu girişimci birçok kurumun onları desteklediğine güvenebilir: Mahkemeler mülkiyet haklarını savunurlar, üniversiteler yetişkin işgücü sağlarlar, kredi değerlendirme kuruluşları tedarikçiler ve alıcılar hakkında temel bilgileri verirler” değerlendirmesini yapar. Pragmatist ve popülist yönetimlerin yarattıkları “ kurumsal boşlukların” toplumsal refahı artırmanın önünde nasıl engeller oluşturduğunu net olarak kanıtlıyor.
Khanna ve Krichiro G.Palepsi ortak çalışmalarında;
· Güven artırıcı önlemlerin önemini,
· Ver ve bilgi-odaklı çözümlerin anlamını,
· Ölçek ekonomileri ve uzmanlıkların satıcı ve alıcıların düşük maliyetli erişimini sağlayan, toplayıcı ve dağıtıcı rollerini,
· Ticari akışların hızlandırmasının gereklerini,
· Uzman yargıç ve mahkemelerin davaları zamanında bitirmesini,
· Düzenleyici ya da diğer kurumsal araçların devrede olmasının gereğini kanıtlayan analizlerini paylaşırlar.
----------------------------------------------
Yöneticiler ne yapmalı?
Ülkemizde yönetim sorumluluğunu üstlenenler ne yapmalı?
Öncelikle şans eşitliği yaratan, eşit hakları koruyan ve geliştiren kararlar alınarak, inatçı bir izleme yapılmalı.
Hiç kimsenin ,birine sırtını dayamadan, kazanamayacağı düşüncesinin çoğalmasına fırsat verilmemeli.
İnsanlar, kazandıklarını istediklerine devredeceğine ilişkin tam güven duymalı.
Fikri ve sinai mülkiyet hakkının korunacağına ilişkin inanç tam olmalı.
Kişiye güven yanında, sisteme güvenme toplumun derinliklerine sindirilmeli.
Kaliteden ödün vermeyen ve maliyette küresel pazarda rekabet edebilir olmasını herkesin içselleştirmeli.
Kayıt dışı, yarı-legal ve yarı-formel etkileşimlere asla izin verilmemeli,
İnsan eliyle yapılan kontrollerin ağırlığının sistem kontrolüne kaydırılmalı.
Hepimiz kapımızın önünü süpürmeli ki, başkalarını doğruya davet etme hakkımız olsun!