Büyük filozoflardan din bilginlerine, insanlığa yön verme ideali olan, idealini beslemek için inatla, ısrarla, usanmadan, yılmadan kendilerine yatırım yapanların ulaştığı genellemeyi sıkça paylaşırım: Topluluk ve toplum halinde örgütlenen insanların ilk önceliği canı, ikincisi aklı, üçüncüsü nesli, dördüncüsü malı, beşincisi de inancı korumaktır.
Toplumsal yaşamın bileşenleri olan mitolojik, teolojik ve ideolojik bilinç sistemlerinin hepsinin temelinde, adalet ve merhamete dayalı iletişim ve etkileşimi kurma, olgunlaştırma ve çoğaltma vardır.
Bir ölçümüz olmalı
Eğer bir “ölçü” isteniyorsa, çok açık ve nettir: Yaptığınız iş, maddi ve kültürel üretimiyle insan yaşamını çeşitlendiriyor, renklendiriyor ve zenginleştiriyorsa “önemlidir, değerlidir ve anlamlıdır”. Kendimize ayna tutup yaptığımız işe ne kadar emek ve zaman ayırdığımızı, işimizi ne denli ciddiye aldığımızı, yarattığımız sonuçlarla yüzleşme özgüveni gösterip göstermediğimizi sorguluyorsak “anlam üretme yolu” üzerinde yürürüz. Kendimizi aşırı abartır, “işimizin hakkını” vermez, “…miş gibi” yaparsak; biçtiğimiz değeri ne kadar abartırsak abartalım, kişilik değerlerimizi yükseltmez; iz bırakmayan varlıklar gibi geldiğimiz gibi gideriz.
Ekonomi Gazetesi’nin gelenekselleştirdiği “Liderlik Zirvesi”nin dördüncüsü 10 Ekim 2025 günü Sapanca’da yapıldı. Zirvenin ana teması “Yarının belirsizliğinde bugünü kazanmak” varsayımı üzerine kuruluydu.
Meraklarının peşinde koşan ve öğrenme isteğini diri tutabilenler için iyi örgütlenmiş zirve platformunda, değişik kesimlerinde sorumluluk alanların ders alabileceği değerlendirmeler yapıldı. Bu yazıda, kendi düşüncelerime yakın bulduğum değerlendirmeler arasında sadece birinden çıkardığım derslerin özetini paylaşacağım. Diğer değerlendirmelerden öğrendiklerimi de başka yazılarda ilginize sunacağım.
Elchin Ibadov, Azerbaycan halkının ülkemizde yaptığı önemli bir yatırım olan SOCAR’ın yöneticisi. Yaşamını “iyi eğitilen ve iyi yönetilen toplum oluşturmaya katkı yapmaya” adamış biri olarak İbadov’la düşüncelerimin örtüştüğünü düşündüm; benim gibi düşünen birisinin önemli bir üretimin başında bulunması da geleceğe olan güvenimin yelkenlerini dolduran rüzgârlar estirdi.
Önce bilincin en büyük güç olduğunu, bizlerin yaşamı anlama ve değerlendirme konusundaki bakış açılarımızı yönlendirdiğini zihinlerimizin bir yerine not edelim.
Ibadov önce bir “bakış açısı” sundu: “Geçmişten bugüne bizi getiren bakış açılarımız ‘geleceği öngörme ve önlem alma’ üzerine kuruluydu. Bugünün koşulları bakış açımızı değiştirmeyi gerektiriyor: ‘Bulunduğumuz anı anlama ve anlamlandırma’ öne çıktı.” dedi. Bizim epey zamandır “dinamik değerlendirme” diye anlattığımız da tam da böyle bir şey…
Korku yerine merakı ikame etmeliyiz
Paylaşmak istediğim bir başka değerlendirme, “Negatif yerine pozitif anlam üreterek, korkunun yerine merakı ikame etmeliyiz. Bilmeliyiz ki çoğu inovasyon arızalardan üretilir.” saptamasıydı. İş yaşamı pratiğinde bu saptamanın geçerliliğiyle ilgili onlarca deneyim paylaşabiliriz.
Elchin Ibadov’un merakları peşinde koşan, öğrenmek için zamana kıymasını bilen biri olduğunu düşündüm; kendisiyle birlikte çalışmış dostlarıma sorarak düşündüklerimi doğrulayan değerlendirmelere ulaşınca sevindim.
Eğer işyerimizin, sektörümüzün ve ülkemizin sağlıklı bir ilerlemeye yelken açmasını yürekten istiyorsak, Elchin Ibadov’un şu üç tavsiyesine uymalıyız:
• İyi bir ekip oluşturun; rotanızı net belirleyin ve güven yaratın. Örgütünüzün psikoloğu olun, anlaşılır olduğunuz kadar anlayan da olun.
• Kurumsal çift yönlülüğü ihmal etmeyin: Günü değerlendirin, geleceği onun üzerine inşa edin.
• Teknolojinin araç olduğunu, uçağı uçuran pilotun insan, yardımcı pilotun da teknoloji olduğunu akıldan çıkarmayın.
İbadov’un bir başka uyarısı da “yaptığımız işi anlamlı bulma” üstüneydi. Bana göre anlam arayışı üstüne söyledikleri arasında çok önemli bir ayrıntı vardı: “Büyük ölçekli anlamlar peşinde koşarken, küçük ölçekli anlam üretimini ihmal etmeyin!”
Kendi sorumluluk alanında yaptıkları da önemliydi: Birincisi, yeteneklere yatırım yaparak ‘sürekli gelişme’ yaratılmasına özen gösteriyordu. İkincisi, gerek kuşaklararası bağlardaki ayrışmaları gerekse yaratılmak istenen sonuçlar ile erişilebilen sonuçlar arasındaki makasın kapatılması için “geri bildirim ve yüzleşme özgüveni” konularında özenliydi. Üçüncüsü, hepimizin farkında olduğu, giderek hızlanan değişim ve dönüşüm karşısında “hızlı öğrenme yol ve yöntemlerini bulma” çabalarına odaklanmıştı. Daha da önemlisi, “geride kalmama korkusuna fırsat yaratmamalıydı.” Bir başkası, “Zamanında vazgeçmeyi bilmek” gerçek yönetim erdemlerinden biriydi.