Geçen hafta sizlere, ülkemizin derinliklerinde insanlarımızın yaşadığımız krizin “ev yapımı, yerli ve milli” olduğu kanaatinde olduklarını aktarmıştım. Krizin “ev yapımı, yerli ve milli karakterinin ölçütü” olabilecek sorular yöneltmiştim. Bu yazıda, kendi insanımızın kendini eleştirmesine yönelik saptamalarını paylaşacağım. İnsanlarımız “iğneyi yönetime batırırken, çuvaldızı da kendine batırdığını” aktarmak istiyorum. Kendi eksiklerini ve iş yaşamındaki boşlukları, iki düzineye yakın saptamayla açıklamaya çalışıyorlar:
- Hukuk sistemi ve kurumların işleyişine gerektiği gibi sahip çıkamadık.
- Son dönemlerde işe ve iş gücüne yatırım yapma iştahı azaldı.
- Yatırım iştahının azalması, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm hızını yavaşlattı.
- Veri eksiklikleri, veri odaklı karar verme bilincinin düşük kalmasının yansımasıdır.
- Kendi zenginliği için yatırım yapılırken işyeri zenginliği unutuluyor.
- Finansal okuryazarlık düzeyi yükselmiyor.
- Vazgeçilmez idealler ve yaratılmak istenen sonuçlar hakkında zihinler bulanık.
- Ortak akıl, ortak dil, ortak iş yapma bilinci yükseltilemedi.
- Disiplinlerarası çalışma bilinci düşük kaldı.
- Ar-Ge, tasarım ve inovasyona gerektiği gibi odaklanılmadı.
- Entelektüel sermayeye yatırım yapılmadı.
- Yönetim aksamalarını eleştirmekten korkuldu.
- Güçlü bir “lobi” oluşturularak sorunlar sistemli anlatılamadı.
- Planlı, fizibilite odaklı iş yapma alışkanlığı yaygınlaşmadı.
- Sorgulama ve hatalarla yüzleşme özgüveni yayılamadı.
- Söylenenlerin eyleme dönüştürülme oranı düşük kaldı.
- İşyerlerini bütçelerle ve bütçe disipliniyle yönetme alışkanlığı yaygınlaşmadı.
- Katma değer odaklı niş ürünlerde gereken ataklar yapılamadı.
- Rekabet edebilir ölçek ve teknolojiler yaygınlaştırılamadı.
- Marka ve imaj yaratılmasında gereken adımlar atılamadı.
- E-ticaret gerektiği hızda geliştirilemedi.
- Etkinlik ve verimlilik işyerlerinde gerekli önemi görmedi.
Bu saptamalara herkes kendi penceresinden bakarak yenilerini ekleyebilir; burada not edilenleri gereksiz bulabilir.
Önemli olan, yaptığımız işleri “aşırı ya da noksan değerlendirmeden” akıl süzgecinden geçirmektir.
Paylaşılan saptamalar karşısında “yanlış ya da doğru” yargısı yapmadan, iş dünyasındaysak kendi yerimizi aramak, konumumuzu belirlemektir.
Çareyi akıl üretir… Ama asla tek akıl değil, ortak akıl üretir.