Bu yazıyı EKONOMİ gazetesi için kaleme aldım. Sakarya aracılığıyla Eskişehir kamuoyu ile de paylaşmak istedim. Umarım değer katar
***
Denizli’de yaptığımız gözlemleri birkaç yazıyla paylaşacağız. Gözlemlerimizi yazıya aktarırken, dünden bugüne yarattığımız sonuçların anlamlandırmak için “zaman bağlamını” görmezden gelemeyiz. Bugün yaşanan sorunları yaratan etkenlerden bir bölümünün “küresel bağlamı” eksik olursa ulaştığımız genellemeler de yaratılmak istenen sonuca değer katmaz. Sorunları yaratan ve hızlandıran etkenlerin ne kadarının “ev yapımı/ yerli ve milli” olduğunu netleştirilmesi de öngörme ve önlem alma disiplininin gereğidir. Bir başkası, içimize yapacağımız yolcukla ilgilidir; iş yerlerinin rekabet edebilir ölçek, rekabet edebilir teknoloji ve rekabet edebilir yönetişim eksikliklerinin sorgulanması olan “ev içi eksiklik bağlamı” diye nitelenebilir. Son çözümlemede ulaşmamız gereken “ortak çözümler” üretebilmemizin gerek şartı “sahada eli taşın altında olanları” anlamak, yeter şartı ise indirgemeci yaklaşımlardan uzak durarak “ bağlantsal bütünlük” ilkesine uymaktır.
Denizli’de önce ev tekstili üreten işyerinde olup bitenler birinci ağızdan öğrenmeye çalıştık. Kentin nabzını tutan bir mali müşavirin ve büyük işyeri yönetmiş emekli bir yöneticinin gözlemlerini not ettik. Denizli OSB yöneticilerinin değerlendirmelerini ve gelecekle ilgili beklentilerini öğrendik. Denizli İhracatçılar Birliği’nin değerlendirmelerini not ettik. Denizli Sanayi Odası’nın saptadığı sorunları ve çözüm önerilerini ayrıntılarıyla tartıştık.
İkinci gün, EKONOMİ gazetesi ile Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) birliğiyle düzenlenen, “Terkstil ve hazır giyim sektöründe yeni konumlanma arayışı” başlıklı çalıştay ve değerlendirme panelinde sorunlar ve çözüm önerileri paylaşıldı.
Sahanın algısı önemli
Sahada eli taşın altında olan iş insanlarına sorduk: Kısa, orta ve uzun dönemde neler yapılmalı ki, tekstil ve hazır giyim sektörü yarım yüz yıllık birikiminde gereksiz kayıplara uğramasın?
Osman Nuri Kes’in işyerinde ev tekstili alanında durum değerlendirmesi yaptık: Öncelikle, kurlarda en az yüzde 10’luk bir esneme sağlanması, ihracat yapanlara “özel kur” uygulanmasının sektör için “can suyu” olacağı vurgulandı. İkincisi, rekabet gücünü sürdürebilmek için “SGK primlerinin” yarı arıya indirilmesinin geçici, ama etkili bir çözüm olabileceği önerildi. Üçüncüsü, “enerji maliyetlerinin” geçiş sürecinde rekabet gücünü koruyacak düzeylerde belirlenmesi söylendi. Dördüncüsü, “Enflasyon, faiz ve kur” konularında birikim yeteneğini zayıflatan gelişmelerin ivedilikle önlenmesi talep edildi. Beşincisi, “finansmana erişilebilirlik kadar finansman maliyetlerinin” yeni yatırımlar yapmayı ve kapasite yaratmayı özendirici olacak düzeylerde tutulması dile getirildi. Altıncısı, “Ar-Ge ve tasarım desteklerinin” yaygınlaştırılması, yalınlaştırılması ve yoğunlaştırmasının gereği üzerinde ısrarla duruldu. Yedincisi “ ülke imajından beslenen marka ve imaj yaratma” sorunlarını çözmenin yeni konumlanmanın olmazsa olmazı olduğu ileri sürüldü. Sekizincisi, “pazarlara erişim” konusunun işyerlerinin tek başına çözemeyeceği, bu konuda bir “ülke stratejisi” kurgulayarak paylaşılması, titizlikle uygulanması, gözetilmesi ve denetlenmesi dillendirildi. Dokuzuncu da, yurtiçinde taleplerin yerine ulaşması, yurt dışında ise karar verici ve standart belirleyici olan mekanizmalarda etkili olacak “Loby” eksikliklerinin hızla tamamlanması ve işletilmesinin önemi paylaşıldı.
Mali bakışın sentezi
Denizli’de sahaya “destek hizmet odaklı”da bakmak istedik. Yöreyi çok iyi bilen yeminli mali müşavir İzzet Özer ile Denizli Camı uzun yıllar yöneten Mehmet Rabuş’un da tanıklıklarına başvurduk: Önce “iyi yönetici eksikliği” üzerinde durdular. İyi yöneticilerin, koşullar iyi olduğu zaman hazırlık yapmasını bilen yöneticiler olduğunu vurguladılar. Ülkemizin kendi koşullarına uygun “kısa, orta ve uzun dönemli plan” olmadığı için hem entelektüel birikimin, hem de sermaye ve servet birikiminin kriz dönemlerinde gereksiz yere israf edilmesi üzerinde durdular. İş yerinin olmadığı yerde işçinin, işçinin olmadığı yerde de işin olamayacağının altını çizerek, “işgücü ve emeğe değer verme konusundaki aşınmanın” mutlaka önlenmesi gerektiğini anlattılar. Kriz döneminde özellikle de erken emeklilik uygulaması sonrasında “insana yapılan yatırımların azalması” çok büyük tehlikenin işaretiydi. İnsana yatırım yapmadan, “pragmatist ve popülist israfın önlenemeyeceği, değişmeleri uyum gösterilemeyeceği, uzun dönemin güven altına alınamayacağına” güçlü vurgu yaptılar. Denizli’nin coğrafi konumunu dikkate alarak, “ lojistik dezavantajların” giderilmesine yönelik ulaşım sistemleri yatırımlarının ivedilikle tamamlanması konusunda ısrarla durdular. İki yıla yakın zamanda “işyerleri cirolarında yüzde 20, maliyetlerde yüzde 40” artış olduğunu belirterek, bu durumda işyeri sahiplerinin yapabileceği çok fazla bir şey olmadığını da paylaştılar. Deneyimli iki saha insanımız, pazar aştırmalarının önemi, çevre analizi, iş süreçlerinin ayrıntısıyla analiz edilmesinin önemi, vergi yaratmanın ve kaçınmamanın sorumluluğu, kendisini zengin eden şirketi fakır tutan algının sakıncaları, kayıtlı alanın genişlemesinin önemi gibi sorunların uzun dönemli gelecek açısından ülke için de yöre için de büyük önem taşıdığını değerlendirdiler.
OSB yetkilerinin talepleri
Denizli’de Organize Sanayi Bölgesi’ni ziyaret ettiğimizde Başkan Derya Baltalı elimize yarım sayfalık bir not sıkıştırıyor. O notta ivedilikli önlemlerle ilgili talepler yer alıyor:“ Küresel-ulusal ekonomik dalgalanmalar, yaşanan uluslararası savaş ve benzeri gerilimlerin ekonomilere negatif etkisi, finansal darboğazlar nedeniyle Türkiye ekonomisi hassas ve negatif bir dönemden geçmekte, sektörlerin rahatlaması gerekmektedir. Önerimiz; 1 Eylül 2005’ten itibaren geçerli olmak üzere en az 31.12.20025 tarihine kadar, bakanlıkça belirlenecek stratejik sektörlere kısa çalışma ödeneği uygulanması gerekmektedir. Bunun çalışanlarımıza ve sanayimize can suyu olacağına inanıyoruz İkinci öneride döviz desteği isteniyor: “ 26.01.2023 tarihli 32085 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, ‘Firmaların Yurtdışı Kaynaklı Dövizlerinin Türk Lirasına Dönüşümünün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı:2023/5’in 4’uncu maddesi kapsamında, firmaların yurtdışı kaynaklı dövizlerinin banka aracılığıyla Merkez Bankasına satışı sırasında, Merkez Bankasınca belirlenecek süre boyunca döviz alımı yapmama taahhüdünde bulunması şartıyla, taahhüt sahibi firmalara dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilen tutarın yüzde 2’si kadar döviz dönüşüm desteği verilmekteydi. Bu oran, tebliğe eklenen geçici madde ile 31 Ekim 2005’e kadar yüzde 3 olarak uygulanacaktır. Ancak bu artışın yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Küresel ve ulusal anlamda yaşanan genel ekonomik kriz ve zorlayıcı sebeplerin varlığı nedeniyle söz konusu dönüşüm desteğinin 31.12.2026’ya kadar özellikle zor durumda bulunan tekstil sektörüne minimum yüzde 5 olarak uygulanması yararlı olacağına inanıyoruz.”