Çalıştayla ilgili gözlemlerimizin ilkini 26 Ağustos 2025 günü SAKARYA’ da paylaştık. Çalıştay 19 Ağustos 2025 günü yapıldı. Denizli Sanayi Odası Başkanı Selim Kasapoğlu, Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Başkanı Hüseyin Öztürk, Denizli Tekstil ve Giyim Sanayicileri Derneği (DETGİS) Başkanı Mukaddes Başkaya, EKONOMİ gazetesi genel koordinatörü Vahap Munyar, Pamukkale Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ersan Öz açış konuşmalarını yaptı.
Çalıştay katılımcıları 8 küme oluşturularak sorunları ve çözümleri sorguladı.
Geniş katılımlı çalıştay
Çalıştaya katılanların kümelerde sorguladıkları ve küme sözcüleri aracığıyla bütün katılımcılarla paylaştıkları saptamaları beş ana teması vardı:
• Birikimin zaman bağlamı, küresel gelişmelerin yarattığı eğilimlerin etkileri,
• Ülke yönetiminden kaynaklanan ev yapımı yerli ve milli etkenler,
• İşyerleri yönetimlerinin içerde yarattıkları boşluklardan kaynaklanan sorunlar,
• Sahada olup bitenleri anlayarak öngörme-önlem alma disiplini eksiklikleri,
• İndirgemeci yaklaşım yerine bağlantısal bütünlük gözetilerek çözümlerin aranması.
Denizli’de yükselen sesin milletin de sesi olduğunu düşünerek, okuyucularımızla paylaşmak istedik.
Zamanın ruhunu kavrama
Adı net olarak konmasa da çalıştaya katılanlar zaman içinde “birikimin önemi” ve “zamanının ruhunu” anlamanın krizlerle başa çıkılmasındaki belirleyici etkileri üzerinde duruldu. Denizli Sanayi Odası Başkanı Selim Kasapoğlu özel konuşmalarımızda, çalıştay açış konuşmasında ve panel değerlendirmelerinde Denizli’nin ev tekstilinde yarattığı kümelenmenin “tarihi birikim boyutuna” vurgu yaptı.
Sağlıklı ve sürdürebilir gelişme yaratmak için yöre halkının kültürüne sinmiş “tarihsel üretimin deneyimi ve birikimini” görmezden gelmemek geriyordu. Denizli Sanayi Odası’nın “kent belleğini güçlendirmek” için Prof. Dr. Turgut Tok’un editörlüğünü hazırladığı “Sanayinin Kadim Şehri: Denizli” kitabı beş bölümden oluşuyordu: İlk bölümde “Eski Çağ’dan Osmanlı Dönemi’ne Kadar Denizli’nin Üretim Tarihi” Prof. Dr. Yusuf Kılıç, Hacı Ören ve Aysel Aktaş’ın ortak çalışmalarını yansıtıyordu. İkinci bölümde, “Denizli Sanayisinin Derin Kökleri: Ahilik ve Ahiler” konusunu Prof. Dr. Turgut Tok hazırlamış. Üçüncü bölüm, “ Denizli Ekonomisi – Osmanlı’dan Cumhuriyete- başlığıyla sunulan, Prof. Dr. Mithat Aydın’ın çalışması. Dördüncü bölüm, “ Denizli Beldelerinde Geleneksel Üretim” konusunu işliyor; Prof .Dr. Turgut Tok, Büşra Nur Yıldız ve Orhan Çiçek’in katkılarıyla yaşam bulmux. Beşinci bölüm, “ Cumhuriyet Dönemi Denizli Sanayisi” da Prof. Dr. Turgut Tok, Büşra Nur Yıldız, Orhan Çiçek’ın ortak çabaları.
Tarih bilinci geçmişte olup bitenleri bilmek, onlardan ders alarak daha sağlıklı gelecek inşa etmedir. Denizli’de oluşan kent bilinci, geçmişin birikimi kadar geleceği inşa etmede “zamanın ruhunu” anlama konusunda farkındalık düzeyini yükseltiyor.
Bireyse görüşmelerimizde ve daha sonra yapılan geniş katılımın sağlandığı çalıştay değerlendirmelerinde de “günün gerçeğini anlamanın önemi” çoğunluğun vurgu yaptığı yaklaşım,
Değerlendirmeler yapılırken, küresel ölçekte jeo -stratejik, jeo-politik ve jeo- ekonomik ve jeo-kültürel değişim ve dönüşümün olası etkileri göz önündü tutuluyor.
Özenle sorgulanan diğer değişken, “küresel ölçekte nüfus hareketleri ve göçlerin belirleyici etkileri.” İç göçlerin üretim örüntüsü, özellikle tarımsal üretimdeki yansımaları çığ gibi büyüyor.
İşgücü hareketleri, “nitelikli işgücünün rekabet gücü yaratmasındaki önemi” Denizli iş insanlarının önemli gündemlerinden biri. Nitelik işgücü sorunun azalmadığı, tersine daha önemli hale geldiği çok yaygın bir saptama.
Toplumsal kültürün ortak iş yapma konusundaki eksiklikleri, bu eksikliklerin rekabet edebilir ölçek ve teknolojik donanıma sahip işyerlerinin yaygınlaşmasına koyduğu engeller üzerinde de duruluyor. Gelenek ve göreneğin “engelleyici yönlerinin aşılması, geliştirici ve güçlendirici yönlerinin” özendirilmesi ihtiyacı yaygın biçimde üzerinde durulan sorun.
“Teknolojik gelişmelerin” izlenmesi kadar uygulanmasının da küresel pazarlarda var olmanın ve varlığımızı sürdürmenin gereği olduğu iş dünyası insanlarının saptamaları. Ülkemizin “tedarikçi ülke konumunu” koruması ve geliştirmesi, Denizli’nin başardığı “Turkish Towel” algısının yaygınlaşması ve derinleşmesi için “küresel eğilimlerin fırsat ve tehlikelerinin” yakından izlenmesi ihtiyacı da paylaşılıyor.
Bir başka konuya daha dikkat çekiliyor: Teknolojik gelişmelerin yarattığı “üretkenlik ve verimlilik” etkilerini dikkate almadan ve alternatifler oluşturmadan uzun dönemli geleceğin korunamayacağı.
İş dünyasının yarım yüzyıllık deneyim ve birikimi değerlendirme yaparken tek boyutlu bakmıyor: Tarihsel birikimi anlamadan “zamanın ruhunu” anlayamayacağımızın da altı çiziliyordu. Zamanın ruhu bağlamında, rekabetin yeni koşulları gözleniyor; izleniyor ve “krizin dış etkenleri” gözden ırak tutulmuyordu. Yaşadığımız dünyada “iş ekosistemini” anlamak ve kavrama konusunda ciddi bir bilinçlenme söz konusuydu.
Bütünsel bakış
Denizli’de yapılan çalışmanın vurgulanması gereken özelliklerinden biri, indirgemeci değil, bağlantısal bütünlüğü dikkate alınarak sorunların tanımlanması, çözümlerin önerilmesiydi. Ülke yönetiminden kaynaklanan “ev yapımı yerli ve milli kriz” yaşandığı da yaygın kanılardan biriydi. Küresel ekosistemi uygun önlemlerin alınması, evin içinde yapılan yanlış uygulamaların tekrarlanmaması konusunda sesler artıyor ve yükseliyordu. İş insanları “ Çuvaldızı başkalarına batırırken iğneyi kendine batırmayı” ihmal etmiyor. Geçmişte yapılan yatırımlarda hangi yanlışların yapıldığı, ne gibi eksiklerdin olduğu da sorgulanıyor. Ülke genelinde “planlama disiplini” bağlamında, “ öngörme-önlem alma disiplinin” ihmal edilmemesi. “gözetim ve denetim disiplinine” uyulursa sağlıklı bir gelecek inşa edileceği açık-seçik dile getiriliyor.
Denizli gözlemleri yaşanan bu önemli krizden ders alındığını kanıtlıyor. Bu işlerin içinde olanların “ Bütün bunlar bildik şeyler, tekrarlayıp duruyoruz” dediklerini duyar gibiyiz. Ama toplumsal gelişme bir günde olmuyor; söylenenlerin kitle gücüne dönüşmesi sürükle tekrarlamayı gerektiriyor. Bizim elimizden gelen ve yapabildiğimiz de bu.