Nereden bakarsak bakalım, içinden geçtiğimiz krizde küresel eğilimlerin etkisi ağırlıklı değil. Ülkemizin değişik yerlerinde, değişik alanlarda iş yapan insanlarımız bu krizin “ev yapımı, yerli ve milli” olduğunu düşünüyor.
Aklımızı emanet etmemişsek, krizin “ev yapımı, yerli ve milli” olup olmadığını bir dizi soruya yanıt vererek karar verebilirsiniz:

  1. Nitelikli işgücü arzı yetersizliğini başkaları dışarıdan gelip aşabilir mi? Nitelikli işgücü arzı yetersizse, bu sonuç yönetimlerin zamanında önlem almamasının sonucu değil midir?
  2. Finansman maliyeti ve erişilebilirlik. Yüksek faiz-düşük kur uygulamasının sonuçları, dengeli kur uygulanmaması yönetimlerin değil de kimlerin sorumluluğundadır?
  3. Enflasyon ve yüksek girdi maliyetleri. Enflasyonun tetiklenmesi, üretim/tüketim ve parasal arz dengelerinin kurulmaması nedeniyle fiyatlar genel seviyesinin yükselmesi ve girdi maliyet dengelerinin bozulmasını yaratan “lobi” söylemi iflas etmemiş midir?
  4. Plan disiplininden sapma ve kaynak dağılımında verimsizlik. Cumhuriyetimizin 100 yılında 27 yıl plan uygulanmıştır; büyüme yüzde 9.5, geriye kalan plansız dönemlerde yüzde 5.2. Yaşadığımız kriz, popülist ve pragmatist uygulamaların sonucu değil midir?
  5. Genel anlamda “strateji” eksikliği. Yaşanan krizde, ülkemizde üretim yapısını dikkate alan, küresel rekabette konumlanmasını besleyen uygulamaları teşvik eden strateji eksikliği etkili değil midir?
  6. İhracata finansman desteği. İhracatta serbest ve adil piyasada eşdeğerlilik ilkesini koruyan, rekabette şans eşitliğini güvence altına alan finansal araçların geliştirilmesi, finansman maliyetlerinin oluşturulması ve erişilebilirliğin kolaylaştırılması yerli ve milli bir sorun olarak değerlendirilmesi yanlış mıdır?
  7. İhracatçıya “özel kur” uygulaması. Bütün olarak ülkede oluşan üretim ve ticaret yapısının dayattığı “özel kur” talebi haklı değil midir? Bu tamamen kendi içimizde çözmemiz gereken bir sorun olarak algılanmamalı mı?
  8. Küresel pazarda konumlamada aktörlerin işbirliği yapması. Küresel rekabette ayakta durmak için siyasi irade, bürokrasi ve iş dünyasının işbirliği tam anlamıyla bir iç sorun olarak değerlendirilemez mi?
  9. Ülkelerle ikili ticari anlaşmaların yaygınlaştırılması. İlgili ülkelerle ikili ticari anlaşmalarla ihracatın desteklenmesi yönetimin bir iç sorunu olarak algılaması ve yüzleşmesi yararlı olmaz mı?
  10. Söylemin eyleme dönüştürülmesinde tıkanmalar. Söylemlerin eyleme dönüşmesindeki gecikmeler bir yerel sorun değil mi?
  11. Katma değerli ve niş ürünlerin desteklenmesi. Dışarıdan destek alınması gereken bir husus mu?
  12. Ölçeklendirme, ileri teknoloji ve etkin yönetişim. Dışarıdan uzman getirerek mi yapacağız, kendi olanak ve kısıtlarımızdaki dengeleri gözeterek mi?
  13. Sektörlerle ilgili bakış açısının sorgulanması. Terk edilmesi gereken sektörde vahşi ayıklanmanın kaynak israfına yol açmaması hepimizin ortak sorumluluğu olmaz mı?
  14. Etkinlik ve verimliliklerin özendirilmesi. Envanter ve veri odaklı karara dayalı teşviklerle sağlanamaz mı?
  15. Yatırım iklimi ve ortamı yaratılması. Yatırım ortamı ve iklimi yaratacak hukuk düzeni, güven ortamı ülke yönetiminin alanı dışında mı?

Ne dersiniz sevgili okuyucu? Ev yapımı, yerli ve milli krizi, milli gücümüzle çözemez miyiz?