Tuttuğunuz takım bir türlü gol atamıyorsa oturduğunuz yeri değiştirdiğiniz oldu mu hiç? Nazar boncuğu takmanın, üç kere tahtaya vurmanın, ağaca çaput bağlamanın, bez bebeğe iğne sokmanın ya da kapının önündeki ayakkabıların yönünü değiştirmenin dinsel, bilimsel veya aklıselim açıklaması olmamasına karşın sağladığı psikolojik yarar sayesinde batıl inançlar, hiç kırılma yaşamaksızın nesilden nesle aktarılmaya devam ediyor hala. Beyin rahatlamayı nerede buluyorsa oraya yönelmekten vazgeçmiyor. İnsan beyninin hapishanesinde tutuklu kalmaya mahkûm olarak yaşıyor. Oysa aydınlanmayı yaşayalı çok oldu. Fransız devriminde (1789) ete kemiğe bürünmüştü. 1923 Cumhuriyet devrimleri de Fransız devriminin birebir devamı ve daha kansız olarak gerçekleştirilenidir. Ancak aydınlanma gerek toplumsal gerekse kişisel olarak bir türlü bitmiyor, tamamlanamıyor. Bulunduğun zamanı yaşayabilmek insanca yaşama ustalığı ve belirli bir donanım istiyor. Üniversite bitirmek aydınlanmayı yaşamaya yetmiyor. Üniversite artık meslek sahibi olarak geçimini sağlamaya yönelik bilgi aktarımı yapıyor. Amaç yaşanan kapitalist düzende kendine yer bulma çabasına dönüşüyor…
Oysa aydınlanma bu değil, beynin ve kişiliğin özgürleşmesi demek aydınlanma. Safsatalara, dogmalara, akıl dışı yaptırımlara yenik düşmemek demek. Bunun için küresel demokrasinin oluşması gerektiği söyleniyor. Bu da halk egemenliği demek oluyor ve evrensel olarak yedi temel koşula bağlanıyor: 1) Çok partili serbest seçimlerin özgürce yapılabilmesi ön koşul, ancak tek başına kesinlikle yeterli görülmüyor. 2) Anayasaya aykırı hareketlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Anayasal düzeni ters yüz edecek siyasi akımlara geçit vermemek ve anayasanın bizzat kendisine karşı oluşan tehditleri yok etmek zorunda olduğu belirtiliyor. 3) Kuvvetler ayrılığı ilkesinin mutlak yürürlükte olması gerekiyor. 4) Laiklik ilkesi demokrasinin vazgeçilmez koşulu olarak beliriyor. Laikliğin kaybolduğu yerde Teokrasinin olacağı kabul ediliyor. 5) Düşünce özgürlüğünün varlığı demokrasinin olmazsa olmazı olarak yerini alıyor. 6) Ekonomik özgürlüğün sağlanması, gelir adaletsizliğine mutlak son verilmesi isteniyor. 7) Son olarak nitelikli temel eğitimin toplumun her ferdine eşit olarak verilmesi gerektiği vurgulanıyor. Tüm bu koşullara bakıp da biz aydınlanmanın ve küresel demokrasinin neresindeyiz diye sorabilir, katetmemiz gereken yolun uzunluğu hakkında bir fikir sahibi olabiliriz…