Polonya asıllı Belçikalı meşhur komedyen ve karikatürist Philippe Geluck’un ünlü bir sözü vardır: “Öldüğünde ölmüş olduğunu bilemezsin, sadece yakınların büyük acı duyarlar. Aynı şey aptal olduğunda da geçerlidir.” Yani adam aslında diyor ki; aptallar aptal olduklarını asla bilemezler, yalnız farkında olan yakınları büyük üzüntü duyarlar. Bir de “toplumsal ahmaklık” var ki; genetik miras ya da eğitim noksanlığı falan sonrası gelişen bir durum değil. Öyle olsa Leibniz, Kant, Hegel, Marx, Nietzsche, Goethe gibi dünya düşün tarihinin en önemli insanlarını yaratan, mükemmel bir eğitim sistemi ile donanmış, o dönemde yüksek gelişmişlik seviyesine ulaşmış Alman toplumunun Adolf Hitler’i baş tacı yapmalarını nasıl açıklayacağız? II. Dünya savaşında bir psikopat hasta ve cahil adamın peşinden koşup kendi ulusundan 22 milyon, Yahudi ırkından 6 milyon insanın hayatına mal olan insanlık dışı bir maceranın peşine hangi insani duyguyla takılmış olduklarını nasıl açıklayabiliriz? Sayısız filozof, şair, fikir ve bilim adamı çıkaran bu toplum, böyle bir kültür; nasıl olmuştu da organize bir kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi haline gelmişti?..
Antik Yunan’da “amathia” kavramı, bilgelik anlamına gelen Sophia’nın karşıtı olarak görülürdü. Kesin bir çevirisi olmasa da bilmek istememe, cahillikte ısrar etme ve öğrenmeye kapalı olma durumu olarak tanımlanırdı. Yüzyıllar sonra Alman ilahiyatçı Dietrich Bonhoeffer, benzer bir soruna dikkat çekerek "sorunun kökeninde kötülük değil, aptallık yatıyor" dedi ve “aptallık teorisini” geliştirdi. Bonhoeffer’a göre aptallık, doğuştan gelen bir entelektüel eksiklik değil, ahlâkî bir problemdi ve bireyin düşünme sorumluluğunu bilinçli olarak terk etmesiyle ortaya çıkıyordu. Totaliter rejimler, sorgulama yetisini baskılayarak veya yönlendirerek bireyleri edilgen ve itaatkâr hale getirebiliyor. Böylece aptallık, bireysel bir kusur olmaktan çıkıp toplumsal bir soruna dönüşüyor. Ona göre zeki insanlar bile bu duruma düşebilir. Çünkü bu, akıl kapasitesinden çok bireyin içinde bulunduğu sosyal ve politik ortama bağlıdır. Baskı altındaki bireyler, kendi muhakemelerini askıya alarak güçlü figürlerin söylemlerini sorgulamadan kabul eder. Bu da toplumun manipülasyona açık hale gelmesine yol açar. Yani bazı sosyolojik olguları ıskalayarak halkı ahmak ya da aptal olarak damgalayıp işin içinden sıyrılmak pek de dürüst bir aydın tavrı olmuyor…