Rene Descartes (1596-1650) rasyonalizm ve modern felsefenin babalarından biri olmayı Ortaçağın skolastik düşüncesine karşı bir duruş sergileyerek oluşturur. Ünlü tümcesi “düşünüyorum o halde varım” sanılanın aksine düşünmenin bir erdem olduğu anlamına gelmez. Burada geçen “düşünüyorum” sözcüğü, Descartes felsefesinde varlığı kesin olan tek şeyin sadece “akıl” olduğunu betimler, düşünmenin erdem olduğunu değil. Düşünme eylemine kuşku duyarak ulaşır, ilk cümle “kuşku duyuyorum öyleyse varım” şeklindedir. Bunun için iki aşamalı bir yöntem izler. Descartes’e göre akıl ya da sağduyu dünyada en iyi, en adaletli şekilde paylaştırılmış şeydir. Kimse bana akıl biraz kıt olarak verildi demez. Herkes kendisine düşen paydan memnundur. O zaman akıl ortalama olarak herkeste eşittir. Birinci varsayım budur. İkincisi, bir konuda sadece bir hakikat vardır. Belirli bir konuda yani nesnesi belirli bir konuda iki hakikat olamaz. İki hakikat veya çok hakikat, herkese göre hakikat yoktur.

Şimdi sorun şudur: Akıl genelde eşit dağılmıştır ve hakikat veya doğru tek olduğuna göre; o zaman neden çeşitli düşünceler, fikirler ve görüşler ortaya çıkmaktadır? Nasıl oluyor da birden fazla düşünce veya kanı oluşuyor. Çünkü insanlar doğru yöntem kullanarak düşünemiyorlar. Düşünmeyi bilmiyorlar, en önemlisi de akıllarını uygun bir şekilde kullanamıyorlar…
5 milyon yıl evvel 450 cc olan beyin hacmimiz günümüzde 1350 cc ye ulaşmış durumda. Sadece beyin hacmimizin artması akıllanmamıza yol açmadı tabii, içerisinde de büyük değişiklikler oluştu. En önemlisi de alın bölgemizdeki frontal lobumuz gelişti, korteks dediğimiz beyin kabuğumuz arttı, sinir hücreleri dediğimiz nöronlarımız ve nöronların birbirleriyle yaptığı bağlantılar fazlalaştı. Böylece "düşündüğünün üstüne düşünebilen insan" anlamına gelen Homo Sapiens Sapiens olduk. 13,7 Milyar yıl evvel Big-Bang sonrası oluşan milyonlarca derecelik fırında ilk element olarak Hidrojen (H) vardı. Hemen sonra Helyum (He) ve Lityum (Li) oluştu.

Buna “kozmogoni”, yani evrenin doğuşu diyoruz. Yapı taşlarımızı bu doğuş sonrası oluşan yıldızlara borçluyuz. Yani dünya üzerindeki tüm canlılar insan yapımı olanlar hariç, periyodik cetveldeki elementleri bünyelerinde taşıyorlar. “Hepimiz yıldız tozuyuz” deyimi buradan geliyor. Uygarlığı da varlığımızın anlamını da aklımızla yaratıyoruz. Dolayısıyla anlamın var olduğu tek yer de burası. Yani çok nadir bir şeye sahibiz biz. Elementler uçsuz bucaksız evrenin her yöresine dağılmış durumda ama akıl tek bu gezegende var. Peki hepimiz aklımızı insan gibi kullanabiliyor muyuz? Bakın çevrenize aklını insanlık onuruna yakışır şekilde kim kullanıyorsa insan odur…