Büyükşehir Belediyesi’nin “Tarımsal Kalkınma Projeleri” kapsında küçükbaş hayvan yetiştiriciliği “destek” verme projesini yürürlüğe koyduğu medyaya yansıdı.İlk adımda merinos yetiştiriciliği için 480 damızlık ve 20 koç alınması gerçekleşmiş.Yetkililer açıklamalarında küçükbaş hayvan üretiminde 21’inci yüzyıl teknolojilerinin kullanılacağı vurgulanıyor.
Alpu Fevziye ve Sayitgazi Taşlık mahallelerinde başlatılan projelerin yaygınlaşması için belediyenin “okul gibi çalışarak” üreticinin işini bilinçle yapmasına katkı yapacağı söyleniyor. Küçükbaş hayvan işletmelerinin sürdürebilir bir gelişme yaratabilmeleri için belediyenin personel ve araç konusunda üreticiye her türlü desteğin verileceği de taahhüt ediliyor.
Yetkililer kendilerine hedef de koymuş durumda: “ İslah edilmiş meralarda küçükbaş havan verimi 2.5 kat, büyükbaş hayvancılıkta 1.5 kat verim” artışına vurgu yaparak, Sayıştay’ın 2017 yılı denetim raporunun okunması da tavsiye ediliyor...
Önce bir temel ilkeyi paylaşalım: Proje-odaklı çalışmaları önemsemeliyiz. Ülkemizin kaynak israf ettiren büyük eksiklerinden biri “pragmatizm ve popülizmin” uzun soluklu gelişmenin itici gücü olan“proje-odaklı ve planlı “ iş yapmanın yerine konmasıdır.
Ülkemizde çok sayıda küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştirme işletmesini inceledim.Büyük bir hevesle başlanan, medyada umut yayan haberlere konu olan büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştirme projelerinin başarılarını da başarısızlıklarını da yakından izledim. Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı projeyi önemsiyorum; projenin uzun soluklu olabilmesine katkı yapar düşüncesiyle gözlemlerimin bir özetini paylaşmak istiyorum:
1 İncelediğim projelerde “amaç netliği” yoksa, “amaca ve yaratılmak istenen sonuca” uygun bütünsel bir planlama yapılmamışsa başarısız olduklarını gördüm. Ülkemizdeki mera özellikleri ve kesif yem üretiminin koşulları büyükbaş hayvan yetiştiriciliğini zorlamaktadır. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği görece daha uygundur. Ancak, süt ya da et üretimi için işletmelerin başından farklı kurgulanması gerekmektedir. Belirlenen hedefe göre rekabet edebilir ırk seçimi yapılması hayatı önemdedir.
2 Mera hayvancılığı yaparken, “büyükbaş hayvanın diliyle, küçükbaş hayvanın dişiyle ot kopardığını”, bu nedenle mera-hayvan etkileşiminde bu özelliğin dikkate alınması gerektiğini bilmeliyiz. Ülkemizin yorgun meraları ve değişen iklimi bağlamlarını da ele alarak mutlaka “mera analizleri” yaparak proje geliştirmek gerekiyor. Hayvan başına mera büyüklükleri “mera islah” çalışmalarının temel ölçüsüdür; yeterli mera kadar “mera verimi” de hayvancılık işletmelerinin sürdürülebilir olmalarında meranın üretim maliyetlerine katkısını bilerek yola çıkılmalıdır.
3 Maraların alanlarının yeterli olması tek başına hayvancılıkta başarılı olmak için yetmiyor. Mera arazisinin düzeltilmesi, ot çeşidinin bilinmesi ve gerekli zenginleştirmenin yapılması da gerekmektedir.
4 “Ülkemizde bilinen iklim koşullarının” ve giderek meraları etkileyen küresel ölçekteki “iklim değişikliğinin” mera verimini nasıl etkilediğine ilişkin bilgiler de elimizin menzili altında olmalıdır. Veriye dayalı “sulama sistemleri” planlaması ve yatırımların yapılması, hayvan yetiştiriciliğinde çok önemli “değişkenlerden” biridir.
5 Meralardan gerekli verimin elde edilmesi için “ot analizi” ile “otun besleyici özellikleri” “otların çeşitlendirilmesi” ve besleyici özelliklerinin geliştirilmesi islah çalışmalarının önemli bileşenidir. Ot analizinde sulamanın yapılabileceği ve yapılamayacağı koşullar belirlenmeli “otun yeterlilik süresi”gün sayısı olarak bilinmelidir. Ülkemizin değişik yörelerinde, mera otlarının hayvan ihtiyaçlarını karşılama süreleri kısadır. İşletmenin bulunduğu bölge, bölge içinde mikroklima özellikleri, meranın güney da kuzey yamaçlarda olması “besleme süresini” etkilemektedir. Günümüzde otların besleyicilik özellikleri kadar hayvanı doyurma özellikleri de eşanlı olarak kolaylıkla ölçülebilmektedir. Desteklenecek işletmelerde yetkililerin açıkladığı ileri teknoloji desteği sağlanacaksa, ot yetiştirme konusu gibi temel bir değişken gözlenmesi, sağlıklı veriye dayalı işletme yönetiminin yapılması gerekir.
6 Mera-odaklı küçükbaş hayvancılığında, meranın yetersizliği ile “karma yem” ile hedeflenen et ve süt verimi arasındaki ilişki “fiyat ve maliyet dengesini” etkilemektedir. İşletmeler kurulurken “ölçeklendirme” analizlerinde, “karma yem bağımlılığı ve birim maliyet” ölçümlerinin dinamik bir anlayışla yapılması gerekmektedir.
7 Yetiştirici bölgelerin özelliklerine göre “kapalı besleme” süreleri, kapalı besleme sürelerine göre “kaba yem” ve “karma yem” dengeleri de işletme fizibilitelerinde dikkate alınmalıdır.
8 Hayvan yetiştiriciliğinde “kaba yem çeşitleri” özellikle de “kaba yemin hasat biçimi ve depolama sistemleri ” de verimini etkiliyor. Yoncanın hasat edilişinde yere serilmesi ve güneş altına kalmasının etkileri göz önüne alınmalı; kaba yem üreticileriyle sözleşme yaparken kriterler net olarak tanımlanmalıdır. Ayrıca sılaj ve yonca dışında yöreye göre kaba yemin çeşitlendirilmesi de yararlı sonuçlar vermektedir.
9 Karma yem üretiminde *formüllerin” yem üreticiler ile hayvan birlikte belirlenmeli, yaratılmak istenen sonuca göre yem formülasyonu özeni gösterilmelidir.
10 İşletmeler desteklenirken, süt ve sütlü ürünlere geçiş( yoğurt, peynir, dondurma vb) katma değeri artırma konusunda belirlenecek ilkeler “üreticinin gelirini” farklılaştıracaktır. Sözleşmeli üretimde, sütün nasıl değerlendirileceği konusunun da net olarak tanımlanması gerekir.
11 Türkiye’de hayvancılık projelerinin sürdürülebilir olmasını engelleyen “süt fiyatı/yem maliyeti” dengesinin tutturulamamasıdır. “Süt fiyatı/ yem fiyatı dengesi”, soya küspesi ve ayçiçeği gibi yem girdilerinin dışa bağımlı olmasının etkisi büyüktür. Hayvancılık projelerini ölçeklendirirken kaba ve karma yem maliyeti çok büyük özen gerektirmektedir.
12 Ülkemiz “hayvan hastalıklarından arındırılmış” değildir. İşletmelerde sahiplerin ve çalışanların özensizliği hastalığın yayılmasına yol açmaktadır. Hayvan işletmelerinde “veterinerlik hizmetlerinin” yetince alınabilecek örgütlenmeler gerekmektedir. Küçükbaş hayvancılık projelerinin kırsal kalkınma aracı olacaksa, belediyenin veterinerlik hizmetlerini nasıl karşılayacağını işin başında netleştirmesi gerekir.
13 Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde “teke ve koç” çok önemlidir. Aynı teke ve koçların iki yıldan fazla ayın sürüde yer alması kesinlikle önlenmelidir. Sürünün ıslahı ve saf ırk oranının artırılmasında koç ya da teke kadar “damızlık üretimi” konusunun ayrı bir iş olarak ele alınması temem değişken olarak içselleştirilmelidir. Çifteler ve Sivrihisar’da yıllardır desteklenen merinos projelerinde başlangıç hedefleri ile alınan sonuçlar araştırarak “damızlık üretiminin” etkilerini netleştirmek çok önemli bir birikim olacaktır.
14 Özellikle ıslah edilmiş ve yavru sayısı fazla olan sürülerde yavru ölüm oranlarının yüksekliği önemli ölçüde doğum aşamasında “ağız sütünün/çürük süt” yavru tarafından alınamamasıyla ilişkilidir. Yavrulama dönemlerinde “işi bilen çalışan” çok önemlidir. Ciddi bir “küçükbaş hayvan yetişticiliği ekosistemi” oluşturulacaksa işletmelerin doğum süresine göre işgücü ve diğer tekniklerle donatılması gerekir.
15 “Yapay zeka uygulamaları” hayvancılık üretiminde de hızla devreye girmektedir: Eşanlı mera ve ot bilgileri, hayvanın günlük beslene durumu, iklim etkileri, kaba ve karma yem özellikleri, süt ve et verimleri, hastalık ve karantina uygulamaları, süt üretimi, süt üretiminin katma değerli ürünlere dönüştürülmesi gibi bütün üretim değişkenleri kesintisiz izlenmektedir.O nedenle üretim fiyat ve maliyet dengeleri küresel anlamda ölçeklendirilmektedir. Sistem kurulurken indirgemeci değil, bütünsel bir yaklaşıma özen gösterilmelidir.
Küçükbaş hayvancılığın seçilmesi ülkemiz özelinde doğru bir projelendirmedir. Projenin başarısı “kapsayıcı anlayışla” ele alınmasına bağlıdır. Sistemi yakından izlemeli, başarılı olmasını sağlamalıyız ki, kaldıraç etkisi yaparak, hedeflere ulaşılmasını sağlayabilsin.
Diğer birçok ayrıntıyı da başka yazılarımızda paylaşacağız…