Joseph Mobutu'nun Zaire'yi yönettiği 1960'lı yıllar...  
Çoğu diktatör gibi o da ''Azgın Teke Sendromu''na yakalanıyor. 
 Ve her hafta genç bir kızı nikâhına alıyor.  
Ailesi vermezse kişiye özel kanun çıkarıp cebren alıyor. 
 İş o hale geliyor ki adını değiştiriyor.  
 Kendisine, ''Sese Seko N'Gbendu Wa Za Bango'' diye de şöhretine uygun bir isim takıyor. 
Anlamı mı..? 
"Hareket eden her şeye atlayan horoz!!!" 

Kıssadan hisse: 
Padişah IV. Mehmet... 
Tarihimizde Avcı lakabıyla anılır. 
Adından da anlaşıldığı gibi hastalık derecesinde av tutkunudur. 
Bir gün ava giderken yolda Bektaşi dedesini görür, selam verip yoluna devam eder. 
Aksilik bu ya...O gün hiç av yapamaz. 
Canı çok sıkılır...  
Kendince buna bir sebep ararken Bektaşi dedesi aklına gelir. Av yapamayışını onun uğursuzluğuna yorar. 
-Tez bulunup getirile! diye gürler. 
Biraz sonra dede huzurdadır. Padişah hiddetle, 
-Bre nabekâr, der; bugün sana rastladım, bir günüm mahvoldu. Bunu başınla ödeyeceksin! 
Bektaşi yalvar yakar olur; ama boşunadır. Bakar ki sonuç değişmeyecek, padişaha döner, 
-Hünkarım siz bana rastladınız bir gününüz mahvoldu. Ben size rastladım bütün hayatım mahvoldu. 
Söyleyin hangimiz daha uğursuzuz? 

 Rauf Orbay'ın "Siyasi Hatıralar" adlı kitabından... 
İstanbul işgal altındadır. 

16 Mart 1920 günü... 
İngilizler Şehzadebaşı Karakolu'nu basıp askerlerimizi şehit ederler. 
 Ardından da Meclisi basarak mebusların çoğunu tutuklarlar...  
Bu hadise üzerine Rauf Orbay, Meclis Başkan Vekili Abdülaziz Mecdi Efendi, Konya Eski Müftüsü Ömer Vehbi Hoca ve Celalettin Arif bir yolunu bulup durumun vahametini anlatmak üzere, apar topar Padişah'a giderler. 
Vahdettin heyeti soğuk karşılar. 
-Ecnebiler her şeyi yapabilecek vaziyettedirler. Meclisi Mebusan müzakerelerinde sözlerinize fazla dikkat etmelisiniz. 
Ömer Vehbi Hoca: 
-Şevketmeab! der; millet azimlidir, vatanını da sizi de kurtaracaktır. 
Vahdettin:  
-Hoca Hoca! Sözlerinize dikkat edin! Fiili hadiseler meydandadır. Akıl için yol birdir. Bu adamlar isterlerse yarın Ankara'ya girerler. 
Abdülaziz Mecdi Efendi, 
-Padişahım, bu kafirlerin kudreti şu denizdeki topların menzili kadardır ! Müsterih olunuz, millet pulattır ve sonuna kadar mücadele edecektir, onu yıkamayacaklardır.  
Sonra Vehbi Hoca söz alır: 
-Millet, vatanını son damla kanına kadar müdafaa edecek ve Cenabı Hakk'ın inayetiyle muzaffer olacaktır. Padişahım, buna itimat ediniz. 
Rauf Bey, 
-Hoca efendiler hakikati arz ediyorlar Padişahım! der. Millet, hudutları dahilinde istiklalini ve makamınızı kurtarmaya azmetti. Sizden herhangi bir muahedeye imza koymamanızı istirham ediyor. Mahsur vaziyette olduğunuz için imza etmeye mecburiyetiniz yoktur. Aksi takdirde akıbet çok tehlikeli görünüyor. 
Vahdettin, bu sözler üzerine sinirliliğini açıkça belirten bir tavırla ayağa kalkar; 
-Rauf Bey, Rauf Bey! der, bir millet var, koyun sürüsü. Buna bir çoban lazım. O da benim..!'' 
Konuşma biter...  
Heyet üzüntüyle saraydan çıkarken Ömer Vehbi Hoca : 
-Bu adam nefsini ıslah etmezse akıbeti fenadır. Allah büyüktür. Bu millet elbet halaskârını bulacaktır. Milleti koyun sürüsü addetmek Allah'ın rızasına aykırıdır. Yaşarsak çok şey göreceğiz... der. 

Bunları niçin anlattım? 
Şu günler Cumhuriyetimizin 98. Yıldönümü... 
Adına "monarşi" denilen, meşvereti ve ortak aklı esas almayan "Keyfi Yönetim"lerin akla ziyan garipliklerini hatırlatmak istedim. 
 Bu monarşik, bu keyfi yönetimlerde kimi acıklı, kimi gülünç öyle tuhaflıklar yaşanmıştır ki, anlat anlat bitmez. 
Akıl tutulması mı nedir? 
Son zamanlarda saltanata özlem duyan şaşkın kafalar gördükçe ben daha da şaşırıyorum. 
Düzenin adı ne olursa olsun... 
Aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür bir birey olmak varken;  
 İnsan birilerine kul, köle olmağa niçin özenir ki? 
Nasıl olurda toplumu sürü,  fertleri koyun,  kendini de çoban gören bir zihniyete, bir düzene özlem duyabilir?  
Benim aklım, havsalam almıyor... 
İşte o yüzden diyorum ki, 
Yaşasın Cumhuriyet!