Resmi Gazete'de yayınlanan 2 yeni kanun hükmünde kararnamede, resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler cezai ve hukuki sorumluluğu doğmayacağı hükmü yer alıyor.

15 Temmuz darbe girişimi sırasında çıkan çatışmalarda darbeye müdahale eden, darbeciler ile çatışmaya giren sivillerin cezai sorumluluğunun kaldırılması düzenleniyor gibi görünüyor ancak madde de büyük bir tehlike gizli.

Türkiye siyasi çekişmelerin oldukça fazla olduğu ve gündemin hızla değiştiği bir ülke.

Kimler terörist ilan edilmedi ki. Türkiye tarihi boyunca ülkenin Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’a, Manisa Davasındaki liseli gençlerden, Gezi olaylarındaki insanlara kadar terörist kabul edildiler. Üstelik Balyoz ve Ergenekon gibi kumpas davalarında bırakın sivilleri mahkemeler ordunun yarısını terörist ilan etti. Bugün birbirine husumet duyan kesimler birbirlerini Fetö’cü olmakla kolaylıkla suçluyor.

Tehlikeyi şöyle açıklayalım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 15 Haziran 2017’de Ankara’dan İstanbul’a adalet yürüyüşü başlattı. Bu yürüyüşe binlerce partili ve vatandaş destek oldular. Ancak bir takım gazeteler bu yürüyüşün Fetö’ye destek yürüyüşü olduğunu yazdılar. Bu olayın bugün yaşandığını ve bu gazetelere inanan vatandaşların terör eylemi olarak gördükleri yürüyüşü engellemek adına suç işlediğini, yürüyüşteki insanlara saldırdığını düşünelim. Bu insanlar bu KHK. ile cezalandırılacaklar mı?

Hatta geçtiğimiz günlerde hükümete yakın bir köşe yazarı Bitcoin’i Fetö ile ilişkilendirdi. Bitcoin’in ne olduğunu hiç bilmeyen bir vatandaşın, Bitcoin alım-satımı yapan kişilere veya Bitcoin’in finansal durumunu haberleştiren medya kuruluşlarına teröre destek veriyor diye saldırdığını düşünelim. Birisi bu şekilde bir suç işlerse cezasız mı kalacak?

Düzenlemeye bir de şu açıdan bakalım; geçmişte derin devlet diye adlandırılan, Susurluk kazasıyla ortaya çıkan mafya-siyaset ilişkilerinin yenilerinin var olması halinde, bu ilişkiler artık suç olmayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Yargısı, Kolluk Gücü ve Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine yönelik her türlü saldırıya karşı koruyabilecek güçtedir. Bu düzenleme devletin kendisini ve vatandaşlarını koruyamayacağı izlenimi yaratır ve devletin itibarına zarar verir.

KHK. ile amaçlanan 15 Temmuz günü darbeye karşı mücadele edenleri korumaksa, sınırları, süresi açıkça belli edilerek yasal düzenleme yapılmalıdır. Bu düzenleme hem vatandaşların can ve mal güvenliğini, hem de devletin itibarını tehlikeye düşürür.