Kim ne derse desin, siyasal İslam halkı ahmaklaştırmak ve Cumhuriyeti çökertmek için ülkenin kuruluşundan beri çabalıyor. Örgütlü olarak ilk kez 1972 yılında “Milli Selamet Partisi” adı altında siyasal yaşama katılmış, daha sonra kapatılıp yeni adlarla açılarak siyasal yaşamda hep var olmuştur. Genel Başkan Necmettin Erbakan tarafından dile getirilen; “biz iktidara geleceğiz geçiş dönemi sert mi olacak yumuşak mı olacak, kanlı mı olacak kansız mı olacak, buna siz karar vereceksiniz” sözleri bugünleri işaret etmişti. Anımsarsınız 20 sene evvel de gömlek değiştirip kimsenin yaşam biçimine karışmayacaklarını dile getirerek “Adalet ve Kalkınma Partisi” adı altında demokrasi tramvayına binmişlerdi. Ancak her fırsatta yasakçı zihniyetlerini sergilemekten geri durmadılar, tek adam durağına geldiklerinde sevinçle tramvaydan inerek gerçek niyetlerini açıkça söylemeye başladılar. Başlangıçtan beri yazdıkları “karşıdevrim” hikayeleri tuğla kalınlığında kitap olur. Bugünlere gelince; 15 temmuzu “Allah’ın lütfu” olarak görerek aydınlar ve akademisyenlerden kurtuldular, pandemiyi bahane ederek çalışanlar ve 65 yaş üstüne uygulanan zulme, son olarak gürültüyü önleme bahanesiyle müziğe olan düşmanlıklarını eklediler… 

Onca ahlaksızlık yurt sathında kol gezerken, halkımız devlette dönen sahtekarlıkları bir mafya liderinden öğrenirken, dünyanın her tarafında rutin olarak kutlanan LGBTİ’nin barışçıl “Onur Yürüyüşünü” ahlak adına, homofobik tavırla sille tokat yasaklamaya çalışıyorlar. İlkelliğin ve gericiliğin son halkası ise geçtiğimiz günlerde Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesinde yaşandı. Mezuniyet töreninde edilen “Hipokrat Yemini” itinayla değiştirilerek, içeriğindeki “cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımına ilişkin bölümler” çıkartılarak öğrencilere öyle yemin ettirilmek istenmiş. Öğrenciler eksik metni okumayı reddedince rektörlük törende Hipokrat andını okutmaktan vaz geçmiş. Bu da ahlak adına yapılmış bir gericilik örneği. Neyin ahlaka dahil neyin ahlak dışı olduğunu ayıramamaya bağlı bir akıl yürütme noksanlığı. Dini alet edip yaşama ve bilime bu karanlık pencereden bakarsan mezun olan her hekim yurt dışına kaçmak için fırsat kollar, niye burada kalsın ki? Beyin göçünden söz ediliyor, onlar da zaten “biz bize kalalım, ötekiler gitsin” diye çaba harcıyorlar. Tam o “Dervişin hırkası” hikayesini anlatmanın sırası: Kanadı derviş tarafından kırılan kuşa Hz. Süleyman sormuş, “neden kaçmadın da kanadını kırdırdın?” Kuş, “üzerinde ‘dervişlik hırkası’ vardı, ondan zarar gelmez dedim ve kaçmadım” demiş. Süleyman peygamber kısas uygulayıp dervişin kolunun kırılmasına karar verince kuş hemen itiraz etmiş: “Kolunu kırmayın, hırkasını çıkarın onunla kandırıyor…”