AK Parti Eskişehir milletvekili Ayşen Gürcan, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda yapılan oylama sonucunda, komisyon başkanlığı görevine seçiliyor.
***
Başkan olarak seçildiği komisyon üç ayrı bakanlığın mecliste yer alan son derece önemli bir komisyon.
***
Milletvekili Ayşen Gürcan'ın mecliste, Milli eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu başkanlığına seçildiği saatlerde, AK Parti'nin diğer milletvekili Nebi Hatipoğlu ile İl Başkanı Gürhan Albayrak, Eskişehir'in spor altyapısının güçlendirmesi adına spor bakanlığının 25 adet spor sahası ve tesisi yapacağını açıklıyor.
***
İşte bu aynı anda gelişen iki olay bir okurumuzun dikkatini çekmiş.
Ayşen Gürcan'ın Gençlik ve Spor'un da yer aldığı komisyonun başkanlığına seçildiği gün, Hatipoğlu ve Albayrak'ın Eskişehir'e yapılacak spor tesislerini duyurmasını, Ayşen Gürcan'dan adeta rol kapmak olarak algılamış...
***
“Normalde, Ayşen Gürcan, komisyon başkanlığına seçilmesinin hemen ardından Eskişehir'e yapılacak bu saha ve tesislerin müjdesini vermek isterdi. Sanki Hatipoğlu ve Albayrak, ondan önce bunu açıklamak istemiş gibi algıladım” dedi...
***
Söylediklerini dinledik, “Herhalde tesadüf olmuştur. Aynı partinin isimleri müjdeyi önce verme adına birbirleriyle yarışmazlar herhalde” diye tahminde bulunduk...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
ZAMAN ZAMAN ÜRKÜTTÜĞÜMÜZ OLUYOR
Nasrettin Hoca ahrette ne var ne yok çok merak edermiş. Bir gün mezarlıkta boş bir mezar gören Nasrettin Hoca, eve gidip karısına demiş ki:
- Hanım, ahrette ne var ne yok merak ediyorum. Bugün boş bir mezar gördüm, gidip içine yatacağım; bakalım ne olacak?
Hanımı "Etme, eyleme!" diye yalvarsa da Hoca, mezarlığa gidip, yol kenarındaki boş bir mezara yatmış. "Acaba ne olacak?" diye başlamış sağı, solu dinlemeye. Gece saat dörde doğru "Haldırt!.. Huldurt!.." diye sesler duymaya başlayan Hoca, boş mezarın içinde ansızın ayağa kalkıp sormuş:
- Ne oluyor yahu?
O anda yoldan geçmekte olan fincancı katırları da Hocayı o vaziyette görünce ürkmüş; katırlara yüklenen fincanlar da kırılmış. Fincancılar birbirlerine sormuş:
- Bu deli ne arıyor burada?
Kırılan fincanlar yüzünden Nasrettin Hocayı bir güzel dövmüşler. Sabah olmuş, Hoca ağzı burnu kan içinde eve gelmiş. Karısı Hocayı o vaziyette görünce telaşlanmış:
- Hoca Efendi, ne oldu sana böyle?
- Ah hanım!.. Başıma gelenleri bir bilsen!..
Bu söz üzerine Hocanın karısı çok merak etmiş:
- Hocam Efendi, ahrette ne var ne yok?
Hoca da cevap vermiş:
- Fincancı katırlarını ürkütmezsen, hiçbir şey yok!..
***
Zor bir mesleğimiz var.
Herkesi memnun edememe gibi de bir durumumuz mevcut.
Olumlu yönlerini yazdığınız insanlar sizi sever.
Aynı insanların olumsuz yönlerini yazdığınızda ise nefret eder.
Aynı insan tarafından hem sevilip, hem de nefret edildiğiniz dönemler yaşayabilirsiniz bu meslekte.
***
Elbette bu mesleği sevilmek ya da nefret edilmek için yapmıyoruz ama çoğu kişinin de çoğu zaman doğrular pek hoşuna gitmiyor.
Zaman zaman fincancı katırlarını ürküttüğümüz olduğunda da, kolayca hedef tahtası olabiliyoruz bu meslekte.
......
SAKIN DOKUNMA!
Pazar tezgahlarında bulunan meyvelerin üzerinde daha geçen yıla kadar “önce tat sonra al” etiketleri yer alırdı.
***
Bu yıl aynı meyve tezgahları üzerinde “Sakın elini sürme” etiketleri yer almaya başlamış.
Bunun nedeni, yaşanan don nedeniyle meyvelerin bu yıl olmaması, olan meyvelerin fiyatının ise son derece astronomik rakamlara ulaşması.
***
Kirazın 500-600, eriğin 200-300, Çileğin 100-150 liradan satılmaya başladığı pazarlarda, pazarcılar artık tanesi 5-10 liraya gelen bu meyveleri tattırmıyor.
Tatmak isteyene de fena halde kızıyor.
***
Elbette onlar da haklı.
Zira...
“10-15 kişi tezgahtan birer tane alıp tatsa, neredeyse bütün karı alıp götürecek” diyor.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,