Siyasette tüm dengelerin değiştiği bir dönemden geçiyoruz.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve tutuklanmasının ardından başlayan süreç önemli toplumsal hareketlenmelere yol açtı.
İktidar ve ana muhalefet kanadından sürekli yeni hamleler geliyor.
Yaşananlarla ilgili çok başlık açılabilir.
Ancak gelinen noktada “Hukuk dışı tutuklamalarla Silivri cezaevinde tutulan, özgürlüğünden mahrum bırakılan gençlerin durumu” çok önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Üç yüz genç günlerden beri haksız, hukuksuz bir şekilde Silivri’de tutuluyor.
‘Adalet’ istedikleri ‘Demokrasi’ talep ettikleri için cezaevine konulan ve kötü koşullarda tutulan gençlerle ilgili ailelerinin ve avukatlarının ‘işkence iddiaları’ da ayrı bir üzüntü kaynağı olmaya devam ediyor.

Cezaevindeki gençlerin,
En başta ‘can güvenliği’ yok.
Gençlerin bazıları cinayet, çete hükümlüleri ile aynı koğuşta kalıyor.
Temel bir hak olan ‘sağlık hakları’ yok sayılıyor. 
İlaçlarına, hijyenik malzemeye ulaşamıyorlar.
Hapishanede salgın hastalık olduğu ve önlem alınmadığı bilgileri geliyor.
Gençlerin anayasal bir hak olan ‘eğitim hakları’ ellerinden alındı.
Ara sınavlara giremiyorlar süreç uzarsa muhtemelen yıl kaybedecekleri için bursları kesilecek.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi hazırlanan iddianamede ‘siyasi yasak talebi’ gündemde.
Eğer ‘siyasi yasak’ getirilirse ileride ‘kamu görevlisi olmaları’ da engellenecek.
Protesto hakkını kullanan öğrenciler aslında sadece ‘yürüdükleri için’ haklarında hapis cezası talep ediliyor.
Gençlerin avukatları ile görüşmeleri hatta vekalet verebilmeleri de zor şartlar altında sınırlı bir şekilde yapılabiliyor.

Demokratik hakkını kullanarak mevcut yönetimle ilgili itirazlarını ortaya koyan gençlere yapılanları anlamak gerçekten de mümkün değil.
Yaşananlar karşısında “Kamu vicdanı” çok büyük bir yara almış durumda.
Hukuka güvenin yitirildiği uygulamalar nedeniyle duyarlı toplum kesimlerinde iktidara karşı büyük bir ‘güven bunalımı’ yaşanıyor.
Gençlerin yaşamını bu denli karartan kişilere sormak gerekli.
Ülkemizin geleceği olan bu gençler neden tutuklu?
Ne yaptılar da önce emniyet güçleri ardından yargı aracılığıyla bu kadar kötü bir muamele ile karşılaşıyorlar?
Diğer yandan gençlerin aileleri de perişan durumda. 
“Anne Baba Dayanışma Ağı” ile çocukları ile ilgili hukuki süreçleri izlemeye çalışırken yaşanan sorunlarla ilgili ‘kamuoyu farkındalığını’ da yüksek tutmaya çalışıyorlar.
Ana muhalefet partisi CHP tarafında ise Genel Başkandan başlayarak tüm kademelerde görev yapan partililer gençlere destek veriyor. 
Alanlarda, sokaklarda tepkisini ortaya koyan binlerce kişi de aynı duyarlılıkla mücadeleye katkı veriyor. 
Gençlerin hak kayıplarının önüne geçilmesi ve bir an evvel ‘serbest bırakılmaları’ için iktidara ‘ısrarla’ çağrılar yapılıyor.

Tüm bu çabalara karşın sorular ne yazık ki yanıt bulmuyor, sorunlara çözüm getirilmiyor.
Gençler Silivri’nin karanlık günlerini yaşarken İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat büyük bir sağlık tehdidi altında olmasına karşın ancak ‘ev hapsi” ile tahliye edilebildi. 
Diğer yandan sağlık ve yaşam hakkının yok sayıldığı bahsettiğimiz kötü uygulamalar karşısında itirazını dile getiren kesimlere yönelik çok yönlü baskılar da artmaya devam ediyor.

Söylenecek çok söz var elbette ama “Gençlere Özgürlük” diyerek bitirelim.