Bugün 12 Eylül askeri darbesinin yıldönümü.
Ne gariptir ki, üzerinden 45 yıl geçtikten sonra bile içinde bulunduğumuz ‘siyasi iklimi’ 12 Eylül sıkıyönetim döneminin uygulamaları ile karşılaştırıyoruz.
Aradan geçen yıllardan sonra bu kez ‘yargı kararlarıyla’ siyasete müdahalelerin yaşandığı ‘demokrasinin zarar gördüğü’ uygulamalara tanıklık ediyoruz.
Siyasallaşan yargı organları verdikleri kararlar ile anayasa ve yasalara aykırı şekilde “YSK kararı ile kesinleşen seçim sonuçlarına müdahalede” sınır tanımıyor.
Bu bağlamda muhalefetin alanını daraltan uygulamaların parçası olan İstanbul İl yönetimine kayyım atanması ve CHP kurultayına dönük ‘mutlak butlan kararı verilmesi baskısının kurulması’ kamuoyu vicdanını derinden yaralamaya devam ediyor.
…
Tabloya genel olarak bakıldığında CHP’nin 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimden birinci parti olarak çıkması iktidar kanadında CHP’yi parçalamaya dönük yeni planların devreye girmesine neden oldu.
Uygulamanın ilk ayağı olan seçilmiş Belediye Başkanlarının ‘yolsuzluk veya teröre destek verdiği’ iddiasıyla yapılan tutuklanmalar kamuoyunda karşılık bulmadı.
İddialarla ilgili kanıt olmadığı için Belediye Başkanlarının ve bürokratların tutuklamalarının üzerinden aylar geçmesine karşın henüz ‘iddianameler’ yazılamadı.
Ayrıca “Terörsüz Türkiye” süreci bağlamında ‘kent uzlaşısı suçlaması’ da boşa düştü.
Bahsedilen çabalar işe yaramayınca devamında CHP’den AKP’ye transferlerle CHP yıpratılmaya çalışıldı.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı ve Aydın’daki bazı ilçe belediye başkanlarının AKP’ye geçmesinin ardından Beykoz Belediye Başkanvekili ve Meclis üyelerinin istifaları ile transferlere devam ediliyor.
İktidar kanadı çok taraflı saldırı planı çerçevesinde tam da partinin kuruluş yıldönümüne denk gelecek şekilde ‘partinin tüzel kişiliğine’ yönelik saldırılarını arttırmaya başladı.
CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanmasıyla açılan yol ‘fiziki ablukaya’ döndü.
Bir dediği bir diğerini tutmayan kayyım heyeti başkanını kullanarak İstanbul İl Başkanlığının işgali binlerce polis konuşlandırılarak işleme kondu.
Önümüzdeki günlerde trollerin de desteğiyle yeni yöntemlere başvuracaklarını tahmin etmek güç değil.
Sıra üç gün sonra 15 Eylül’de belirlenecek olan “CHP Genel merkezini ele geçirme” aşamasına geldi.
…
Gelinen noktada 13 yıl Genel Başkanlık yapan son kurultayda Özgür Özel karşısında seçimi kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu da adeta ellerini ovuşturarak Genel Başkanlık koltuğuna oturma planları yapıyor.
Daha önceki yazılarımda Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi profilini incelemiş, siyaseti daha fazla saygınlık yitirmeden noktalaması gerektiğini vurgulamıştım.
CHP ile ilgili olan biten onca olay karşısında sessiz kalarak koltuk bekleyen Kemal Kılıçdaroğlu eğer göreve geri dönerse zaten bitmiş olan siyasi hayatına bir karanlık sayfa eklemiş olacak.
…
İktidar kanadı hangi yöntemi kullanırsa kullansın CHP’yi parçalayamayacağı çok açık.
Bunu çok iyi bilmelerine karşılık “CHP içinde kavga var” algısı güçlendirilmeye çalışılıyor.
“CHP kendi içinde kavga ederken ülkeyi nasıl yönetecek” kanaatini yaygınlaştırma çabaları yandaş medya tarafından yoğun bir şekilde servis ediliyor.
Ancak son yapılan anketler çok yönlü baskılara karşın iktidar ortaklarını memnun edecek sonuçlar göstermiyor.
…
Yaşanan tüm zorluklara karşın hiç kuşku yok ki CHP bu sistematik engelleri aşacak.
Benim bu süreçte en çok merak edilen konu “Kayyım heyeti temsilcisi olarak belirlenen kişi ile ilgili hangi tehditler var ki siyaseten ‘kendisine, partisine ve ülkeye çok zarar verecek’ böyle bir teklifi kabul etti”.
Bu sorunun yanıtını iktidar değişmeden öğrenebilir miyiz bilemiyorum ama günün birinde ‘İstanbul darbesinin’ arka planı ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkacaktır.
…
İç ve dış saldırılara karşı tüm birimleriyle ve halkın desteğiyle direnen CHP’nin 102. Kuruluş Yıldönümü kutlu olsun.
Unutulmamalıdır ki,
CHP HALKTIR, HALKINDIR, TESLİM ALINAMAZ.