Takvim yapraklarını kurcalarken baktım ki, 10 Ocak... 
10 ocak, benim de mensubu bulunduğum camianın “İdareciler Günü”dür. 
İlginç bir tevafuk, aynı zamanda “Çalışan Gazeteciler Günü” imiş. 
Bu vesileyle, biri GAZETECİ diğeri İDARECİ iki vatan evladını yâd etmek istedim. 

GAZETECİ HASAN TAHSİN… 
15 Mayıs 1919… 
Tarihimizin en kara günlerinden biridir. 
Liman çevresi ve Kordonboyu baştan başa Yunan bayraklarıyla donatılmıştır.   
Rum kızları eteklerini savurarak şarkılar eşliğinde çılgınca dans etmektedir.  
Çünkü Türk Milleti dirençsiz, direksiz, başsız ve çaresiz bırakılmıştır. 
 

Padişah tahtının tacının derdine düşmüştür 
Hükümetin başındaki Damat Ferit ise İngilizlere köpeklik etmekle meşguldür. 
Şeyhülislam Mustafa Sabri denen menhus ise Yunan ordusuna “Halife Ordusu” diye fetva verecek kadar alçalmıştır. 
Vali Kambur İzzet korkak, Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa şaşkındır.  

Yunan Efzun Alayı İzmir’e çıkmaya başlamıştır.  
Hiçbir direniş görmedikleri için turistik gezi yapar gibidirler… 
Tam bu sıra: 
“Olmaz… Olamaz!” diye haykıran bir ses Yunan alayının önüne atılır:  
-Ellerinizi kollarınızı sallaya sallaya giremeyeceksiniz vatanıma!    
Ve İLK KURŞUN Yunan bayraktarın beyninde patlar!  

Yiğit Hasan Tahsin, bu eylemi yaparken hiçbir otoriteye, hiç kimseye sorup danışmamıştır.  
Ve bilir ki, bu ölümün bir manası vardır ve Türk Milleti’nin dirilişine ilham kaynağı olacaktır..  
Çünkü patlattığı silah, sadece bir silah değildir.  
Türk’ün ölmediğinin ve ölmeyeceğini haykıran bir meydan okuyuştur!  
İşte o gün kurtuluş, HASAN TAHSİN adında GAZETECİ bir vatan evladının şafak rengi mübarek kanından doğmuştur!  
*** 
KAYMAKAM KEMAL BEY…  
Yağız çehreli, büyük ruhlu bir Türk çocuğudur.  
Boğazlıyan Kaymakamıdır. 
Sırf İngilizlere yaranmak için uyduruk gerekçelerle tutuklarlar. 

Emperyalistler ve onların yardakçıları Kemal Bey’i Ermeniler’e kurban olarak seçmiştir.  
Harp Divanına Damat Ferit tarafından, hainliği ve acımasızlığıyla tanınan Nemrut Mustafa adında biri atanır. 
 “Nemrut” lakabını bu herife halk takmıştır. 
İngilizlerin, Damat Ferit’le birlikte kullandığı azılı bir Türk düşmanıdır. 
Mahkemenin baktığı ilk dava, Yozgat’taki Ermenilerin tehciri davasıdır. Suçlanan ise Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’dir.  
Tanıkların hemen hepsi Ermeni Patriği Zaven Efendi tarafından belirlenmişti. 
İdam hükmü 10 Nisan 1919 günü akşam vakti Beyazıt Meydanı’nda yerine getirilir.  
Kaymakam Kemal Bey’in son sözleri Beyazıt Meydanı’nda yankılanır: 
“Ben bir Türk evladıyım. 
Bu alçaklar ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar.  
Eğer adalet buysa, kahrolsun böyle adalet! 
Borcum var, servetim yok.  
Üç çocuğumu millet uğruna yetim bırakıyor, onları asil Türk milletine emanet ediyorum. 
Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. 
Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. 
Yaşasın Millet! 
 Allah vatan ve milletimize zeval vermesin.  
Âmin! “ 
 
+Kemal Bey vasiyetinde ise mezar taşına şunların yazılmasını ister :  
“Fertler ölür, millet yaşar. 
Hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından kabir taşıma:  Millet ve memleket uğrunda şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna Fatiha, diye yazılsın.” 
Kemal Bey’in idamı Atatürk’ü ve milli hükümeti derinden üzmüştü.  
Büyük Millet Meclisi 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla, kendisini “milli şehit” olarak kabul etti.  
Ailesine maaş bağlandı.