Yüce Kitabımız: “Bir kavim kendini bozmadıkça Allah onları bozmaz” diyor. Eğer
bir toplum sahip olduğu yüksek manevi değerleri korursa Allah onları çöküşten korur
diyor. O halde yapacağımız ilk şey manevi değerlerimize sahip çıkmamız olacaktır:
Manevi Değerlerse toplumun geleceğine yön veren; din, dil, tarih, kültür, örf, gelenek
ve göreneklerdir.
Toplumu ayakta tutan adaleti toplumun her alanına yaymamız gerekir. Adalet önünde
herkesin eşit olduğunu söylemden alıp uygulamalarla halka göstermek gerekir. Sosyal
devlet anlayışı içinde her ferdinin yaşam hakkını korumamız gerekir. Hiç bir
zümrenin veya kişinin adalet önünde üstün olmadığını halkına gösterdiğin andan
sonra senin yaşadığın toplumu ve ülkeni hiç bir güç yıkamaz.
Gelelim tartışılan konuya: Acaba yöneticiler adil ve dürüst olunca mı toplum sağlıklı
ve iyi olur? Yoksa halk adil ve dürüst olunca mı yöneticiler adil ve ehliyetli olur?
Elbette her ikiside olmalıdır ama ikinci olmadan birincinin olmayacağını da görelim
artık. Bu yönetici dediğin kişiler halkımızın içinden çıkmıyor mu? Bu İnsanları
yetiştiren aileler bu ülkenin insanları değil mi? Bu insanları eğiten Eğitim
Sistemimizde ki öğretmenler bizim insanımız değil mi? Çürüme önce ailelerden,
sonra cevreden ve ilkeleri hiçe saymakla başlar. Atalarımız ne demiş: Erkek çocuk
babadan öğrenir kalem tutup kitap okumayı. Kız çocuk da eğitiminden sonra anadan
öğrenir ev yönetmeyi demişlerdir.