Öncelikle karşımızdaki insanı da bizim gibi yaratılmış olarak göremiyoruz.
Onun kendine ait olan ve başkalarını ilgilendirmeyen kimliğini öğrenmek istiyoruz! Sana ne?
O da senin gibi bir insan.
Etnik grubunu, inancını öğrenmekle ne elde edeceksin?
Her şeyden önce karşındaki insana;
hareketlerinle ona zararının dokunmayacağını,
iyi duygular içinde olduğunu ifade etmekle işe başlaman gerekmiyor mu?
Aslına bakacak olursak, bizleri insan yapan duygularımız.
O zaman duyguları tanımak,
bir yerde kendimizi tanımak olmuyor mu?
Kendimizi tanıyor muyuz? O da başka bir konu.
Neyse, biz konumuza dönelim.
Bakın arkadaşlar, üstünde yaşadığımız bu âlemi anlamak için önce kendimizi
tanımamız gerekiyor.
Önce kendi varlığımızı sorgulamakla işe başlayarak dünyamızı anlamaya başlarız.
Öncelikle bu dünya üzerindeki her şey, insanın biyolojik yapısıyla uyumludur.
Bizler de bu uyumu devam ettirmek zorundayız.
Bu uyumu devam ettirmek için dünyamızı sevmeliyiz.
Dünya, biz insanlar olmadan da yaşamını devam ettirebilir.
Ancak insanlık doğasız yapamaz.
Çünkü o, bizim yaşam kaynağımızdır.
İklim değişikliğinin, gezegenimizdeki tüm canlıları tehdit ettiğini unutmayalım.
Bize yuva olan dünyamızı daha yaşanabilir kılmak da elimizdedir.
Önce ormanları yakmayacağız.
Denizlerimize, nehirlerimize, göl ve göletlerimize
her türlü atıkları atanları cezalandırmalıyız.
Biz doğaya saygıyla yaklaşırsak,
doğa da bize şefkatle yaklaşır.