Hayat boşluk kabul etmez.
Hayatın boş bırakılan her dilimi mutlaka başka kişi veya başka şeyle doldurulur. Uzun süre işlenmeyen bir toprak düşünün.
O toprağı yabani otlar doldurur.

Hiçbir şey boşluk kabul etmez. O boşluk mutlaka doldurulur.
İyi yönde doldurulan boşluklara sözümüz olamaz.
Bizim sözümüz o boşlukları kötülerin doldurmasıdır.

Tek boşluk kabul etmeyen yapı adalettir.
Adalet boşluk kabul etmez dedik. Doğru mu dedik?

Dünyada güçlü bir adalet sistemine sahip topluluklar başarıyı yakalamıştır.
Halkı da refah içinde yaşamaktadır.
Güçsüz bir adaletin boşluğu o ülkenin insanlarını önce çaresiz.
Sonra da yoksul bırakır.
Yoksulluksa toplumu ahlaksızlığa iter.
Ahlaksızlıksa ekonomiyi yerle bir eder.

Ahlaksız insanların fırsatçılığı, insanların ümitlerini aşağı çekiyor.
Aldığınız ürün bir hafta sonra yüzde otuz zamlanıyor.
Bu döngü devam ederek toplumu açlığa ve umutsuzluğa yönlendiriyor.
Umutsuz kalmış bir insanın neler yapacağını tarih sayfalarında okuyabilirsiniz.

Her ne olursa olsun, adalette süreklilik kaçınılmaz bir koşuldur.
İşte bu yüzden “geç kalmış adalet adalet değildir,” denir.
Zor durumda kalmış kişilerin adalet araması da zor oluyor.
Onların şikayetleri dikkatli dinlenmiyor!
Derdini anlatacak bir merci bulması ise uzun zaman alıyor.
Haksız yere yargılanırken pek çok maddi ve manevi kayıplara uğruyor.
Bu yüzden geç gelen adalet bu