Öyle günlerden geçiyoruz ki, ben bu vasatlıktan bıktım, gündeme ilişkin yazmayacağım, artık insanlıktan söz etmek istiyorum diyeni dövüyorlar. Bu nedenle gündemden kaçamayacağız. Hani pek bilinen bir söz var, tam olarak böyle değil ama mealen, “sebatla aynı noktaya atış yaparsan taşı delersin” gibi bir şey. Sonunda Danıştay Saray Dairesi kabul etti işte, ibadete yarı açık olan Ayasofya bu kez tamamen açıldı. Şimdiye dek defalarca Danıştay’a başvurulmuş Ayasofya camii olsun diye, ama hep geri dönmüş, kabul edilmemişti. Hatta; böyle durumlarda işe yaraması açısından Einstein tarafından söylenmiş olan o meşhur söz de taca çıkmış oluyor: “Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz!” Yani Paradigmanızı (zihin haritanızı) değiştirin hayata bakışınız değişebilir ve o zaman sorunu çözme olasılığı belirir denilmişti. Ama yılların birikimi, kini ve nefreti var, kolay mı öyle paradigma değiştirmek. O zaman baktık paradigmayı değiştirmek zor oluyor, sorunu değiştirmek gerekir diye düşünmek lazım. Bunun için önce Danıştay üyelerini değiştirir, yenilerini itinayla saray erbabından seçersiniz, sorun ortadan kalkar ve Ayasofya ibadete açılır. Aslında literatüre sorunları aşmak için yepyeni bir düşünce sistemi armağan edilmiştir: “Bakış açını değil, sorunu değiştir!” Reisin bu kıyağını kimse unutmasın…
1500 yıl evvel Roma İmparatoru Jüstinyen’in otuz bin insanı kılıçtan geçirdikten sonra, muhtemelen vicdan azabını bastırmak amacı ile yaptırdığı Ayasofya Katedrali hakkında en ilginç lafları ilahiyatçı İhsan Eliaçık ediyor: “Ayasofya herhangi bir dinin değil, aslında bir sınıfın sembolüdür. Kralların Sultanların tapınağıdır. Bu vasfı hiçbir zaman değişmez. İki kez halk isyanı sonucu yıkıldı. Temelinde kölelerin alın teri, kanı ve gözyaşı vardır. Peygamberler gelse oraya girmezlerdi.” İbadete açılması da sorun olacak elbette, ancak asıl sorun açılış şeklinde. Tek adam olarak siyaseten sorumluluk üstlenilmeliydi. Böyle araya Danıştay’ı falan karıştırıp sanki “hukuk” karar verdi, biz uyguluyoruz görüntüsü biraz sakil durdu. Cumhuriyette yaşarken Osmanlı hukukuna bağlı karar almak Danıştay için de zor olmuştur. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesinin açıklaması durumu özetliyor: “Ayasofya’nın müze statüsünün ortadan kaldırılması Atatürk’ün imzasının, Cumhuriyet modernitesinin, kültürün evrenselliğinin reddi anlamındadır”. Atatürk’ün açtığı fabrikalar, kurumlar, laik eğitim kapatılıyor, ama kapattığı tarikatlar, cemaatler, medreseler açılıyor. AKP’nin bir ilçe yöneticisi gerçek niyeti şöyle açıklıyor: “Ayasofya’nın statüsünün değiştirilip aslına rücu etmesindeki en büyük mutluluk; bu kararın, emperyal dünyaya bir başkaldırı olması değil, onu müze yapanlara bir başkaldırı olmasıdır. Güneş doğuyor, taştan adam eriyor.” Kastedilen taştan adam, heykellerine atıf yapılan “Atatürk” oluyor tabii ki. O taş adamı eritmek için çok yüksek ısı gerekir, o ısı da lav olup akar, herkesi önüne katar, geleni gideni yakar, bilesin... Herhangi başka bir devlette kurucusunu bu zihin yapısıyla anan, böylesi bir yurttaş daha çıkar mı acaba? Biz ne ara bu kadar hain yetiştirdik?..