Günümüzde vicdanımıza hitap eden ne kadar çok olay yaşanıyor. “Vicdan muhasebesi yapmak” diye bir deyim vardır; bireyin kendi eylemleri, niyetleri ve değerleri üzerine derin bir sorgulama yaparak ahlaki bir hesaplaşma sürecine girmesini anlatır. Peki hiç “Vicdan beynin neresindedir?” diye merak ettiniz mi?
Evet, vicdanla ilişkili belirli beyin bölgeleri vardır. Öncelikle insan olmamızın önemli bir göstergesi olan, alnımızın hemen arkasında yer alan ve “prefrontal korteks” olarak adlandırılan bölgeyi sayabiliriz. Bu bölge, vicdanın akıl ve mantıkla ilişkili kısmını temsil eder ve sorumluluk duygusunu taşır. Davranışı durdurur, doğru–yanlış muhakemesi yapar. “Bunu yaparsam sonucu ne olur, topluma uygun mu, yanlışsa kendimi kötü hisseder miyim?” gibi soruların yanıtı burada şekillenir. Bu bölgesi hasarlı olan kişiler suçluluk duygusu hissetmeyebilir, pişmanlık yaşamayabilir.
İkinci önemli bölge, beynin şakak loblarının iç kısmında yer alan “insula”dır. İnsula; başkalarının acısını anlama, empati kurma ve duyguların farkına varılmasıyla ilişkilidir. Toplum kurallarına uyumda önemli rol oynar ve başkasının acısını içimizde hissetmemizi sağlar. “Onun yerinde ben olsaydım” duygusu bu bölgede üretilir. İnsulası yeterince gelişmemiş bireyler empati kurmakta zorlanırlar.
Son olarak, duygusal hafıza, korku ve sosyal sinyallerin işlenmesinden sorumlu olan orta beynin en önemli merkezlerinden “hipokampus” ve “amigdala” bölgelerini sayabiliriz. Bu merkezler, geçmişte yaşanan utanç, korku ve suçluluk gibi duyguları hatırlatır. “Bunu daha önce yaptım ve kötü hissettim” bilgisini depolar.
Vicdan; kişinin kendi niyet ve davranışlarını, sahip olduğu ahlaki değerler temelinde ölçüp biçmesini sağlayan bir kişilik özelliğidir ve insan olan bireyde mutlaka bulunur. Vicdan, beynin tek bir noktasında değil; çoklu sinir ağlarının karşılıklı etkileşimiyle ortaya çıkan bir yetenektir. Duygular, empati, değer yargıları ve sosyal normları birleştiren karmaşık bilişsel süreçlerin ürünüdür. Kısacası vicdan; akıl, empati ve duygusal hafızanın bileşimidir.
Beynin bilinen bölgeleri bu süreçlerden sorumlu olduğuna göre, vicdanın her insanda potansiyel olarak var olduğunu söyleyebiliriz. Beyin vicdanın enstrümanıysa, eylemlerimiz onun melodisidir. Vicdan öyle ince bir sinir telidir ki varlığı çoğu zaman fark edilmez, yokluğu ise insana çok ağır gelir. İnsan, ancak vicdanı kadar insandır.
Vicdan, din olgusundan da açıkça beslenir. Victor Hugo, vicdanı insanın içindeki “Tanrı” olarak tanımlamıştır. Peki tüm bu veriler ortadayken, nasıl oluyor da bu kadar “vicdansız” davranışın sergilendiği bir toplum ortaya çıkabiliyor? Vicdansızlaşmış bir toplumda yaşamak nasıl bir duygudur?
Öncelikle var olan potansiyelin açığa çıkarılması gerekir. Gelişmiş bir vicdanı ise ancak eğitim sağlar.