Eskişehir halkının büyük bir çoğunluğu, yeni yapılan stadyuma, kent belleğinin yaşaması ve eski stadyumu çağrıştırması için “Atatürk” isminin verilmesini istiyordu.
***
AK Parti iktidarı stadyuma “Atatürk” ismini vermemek için resmen 10 yıl boyunca inatlaştı...
Üstelik “Bugün verilecek, yarın verilecek, Cumhurbaşkanı kendi açıklayacak” açıklamalarıyla oyalanarak, o ismi vermemek için adeta direndi...
***
Önceki gün AK Parti milletvekili Nebi Hatipoğlu duyurdu stadyuma “Fethi Heper” isminin Cumhurbaşkanının tensipleriyle verildiğini...
***
Yaptığı paylaşımın altına yazılan yorumları tek tek okudum...
Yorumların neredeyse büyük bir çoğunluğu “Fethi Heper yaşasaydı ve kendisine sorulsaydı, o da stadyuma Atatürk isminin verilmesini isterdi” şeklinde yapılmış.
***
Doğrusu ben de yukarıda yapılan yorumlar da söylenildiği gibi düşünüyorum...
Hatta...
Kendisini tanıdığım ve sohbet ettiğim kadarıyla, hayatta olsa, bir saniye bile düşünmeden “Stadyuma Atatürk ismi yakışır” diyeceğine kalıbımı basarım.
Dahası...
“Stadyumun ismi: Atatürk Stadyumu Fethi Heper Kompleksi olmalı” diye bir öneride bulunanlar arasındaydım...
***
Demek ki, iktidar Eskişehir stadyumuna “Atatürk” ismini vermeme inadını kendince, Eskişehirspor için önemli bir isim olan Fethi Heper ismi ile örtmeyi tercih etmiş...
Demek ki, “Nasıl olsa Fethi Heper'e ismine karşı çıkılmaz, böylece stadyuma Atatürk isminin verilmesi isteğinde de ısrar edilmez” diye düşünülmüş.
Demek ki, iktidarın Eskişehir'deki aktörleri, bu meselenin kurnazlığını böyle hallettiklerini zannetmiş.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
1-523

2-427

“HİÇ Mİ POZİTİF BİR HABER YOK?” DİYENLERE...

Ülkede üretim maliyetlerin artması, pazar payının azalması ve kar marjının düşmesi nedeniyle büyük bir sıkıntı içinde
Döviz, üzerindeki baskıya rağmen yine de yüksek.
Üretmeden tüketme ile ülkenin resmen geleceği tüketiliyor.
Ülke dış borç bulmakta zorlanıyor.
Gelir adaletsizliği adeta dibe vurmuş.
Borçlar, alınan başka borçlarla kapatılıyor.
İğneden ipliğe her şey sürekli zamlanıyor.
İnşaat gibi lokomotif sektörlerde büyük bir kriz yaşanıyor.
***
Ücretler son derece yetersiz.
Elektrik, Su ve Akaryakıt fiyatları neredeyse haftada bir zam görür hale geldi.
İşsizlik çığ gibi büyüyor.
Tarım ve ticaret zor günler yaşıyor.
Maaşlarla ay sonu bir türlü gelmiyor.
***
Büyüme kötü, stoklar kötü, faizler kötü, borçlar kötü, kısaca gidişat kötü.
Nereye baksanız, nereden tutsanız, ekonomide iç karartıcı günleri yaşıyoruz.
Bir de bunlar yetmiyormuş gibi yanı başımızda ve bizi de yakından etkileyecek bir savaş peyda oldu...
Binmişiz bir alamete ama nereye gittiğimizi bilen pek yok…
Umudu olan da çok yok.
Ekonomide böylesine yaşanan iç karartıcı tablo karşısında insan ufak da olsa iyi bir haber duymak istiyor…
Şöyle tüm karamsarlığı içinden atıp umutlanacağı, “Yok yok düzelecek bu iş!” diyebileceği pozitif bir haber…
Maalesef o da yok…
***
O zaman biz anlatalım ülkenin bu günkü halini ortaya koyan “pozitif bir bahçıvan” hikayesini...
Seyahate giden ev sahibi telefon açmış, bahçıvanla konuşuyor:
- Nasıl, her şey yolunda mı?
- Yolunda...
Küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum.
- Neden kırıldı?
- Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
- Nee! Köpeğim mi öldü?
- Maalesef havuza düştü?
- Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?
- Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.
- Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?
- İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
- Neee?! Evde yangın mı çıktı?
- Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış.
- Nee! Annem mi öldü? Yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
- Haklısınız da... Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
- Yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?
- Var efendim... Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya... Sonucu geldi, pozitif...
***
Umarım, özellikle ülke ekonomisinde pozitif haberler alacağınız günleriniz, günlerimiz olur dileğiyle…

“KOMÜNİZM GELECEKSE DE BİZ GETİRİRİZ SİZE NE OLUYOR” KAFASI İŞTE...

1940’lı yıllar…
Ankara-Kızılay’da bir grup solcu genç gösteri yapmaya başlarlar.
Güvenlik güçleri gösteri yapan gençleri zor kullanarak dağıtır.
Bu arada gösteriye katılan bazı gençler kaçar, bazıları da yakalanıp gözaltına alınır.
Gözaltına alınan gençler nezarete götürülürler.
***
Dönemin valisi olan Nevzat Tandoğan, gözaltına alınan gençleri görmek ister.
Gençler nezarethaneden alınıp, vali’nin karşısına çıkartılır…
Vali önce gençlere başlar bağırıp çağırmaya.
***
Ardından nasihat kısmına geçer.
Konuşmasının en sonunda da
"Eğer bu memlekete komünizm gerekli ise ve getirilecekse onu da biz getiririz, size ne oluyor? Bir daha sizi sokaklarda gösteri yaparken görmeyeceğim" diye çıkışır.
***
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik gerçekleştirilen gözaltı sürecine tepki gösteren ve bu nedenle protestolara katılan üniversite öğrencilerine yönelik disiplin soruşturmaları başlatılmış.
Yani...
“Siz misiniz sokağa çıkan?” demişler açıkça...
Ne diyelim?
İyi ki “İmamoğlu için protesto yapılacaksa da biz yaparız. Size ne oluyor?” falan diye saçmalamamışlar!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Ö Ğ R E N C İ L E R-3