“Başlangıç noktasına hassas bağlılık”
Satranç oyununu bugünkü şekliyle düzenleyen Hintli vezirin Raca’ya söyledikleri her zaman zihnimde diri tuttuğum bir öğüttür: “Racam, bu oyun size diyor ki, adamların, askerlerin, vezirlerin, atların, fillerin, arabaların, kalelerin yoksa sen bir şey değilsin!”
İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi çalışmalarında da çevremdeki insanlara bu temel ilkeyi sürekli anımsattım: Tek başına önemli becerileriniz, katkılarınız olabilir. Ciddi bir iş yapılırken, o işe değer katan insanları da anmalı, onların hakkını vermelisiniz. Eğer işleri sadece kendinizin yaptığına inanıyor, özellikle yazılı belgelerde de öyle yansıtıyorsanız; çevrenizdeki emeği görmezden gelen egosu aşırı şişmişler arasına katılırsınız.
Hiç birimiz unutmamalı: Aziz Nesin’in dediği gibi, “Her koyun kendi bacağından azılır; doğrudur. Ama İnsanlar koyun değildir! “
Yazdığımız anıları sadece kendimize odaklar; çevremizdeki insanların katkılarını görmezden gelirsek, kendimize saygısızlık ederiz!
Anılarımı paylaşırken odakta Prof.Dr.Orhan Oğuz var…Yapılan işlerin lideri, yetkili ve sorumlusu oydu. İİTİA’nin o günlerini anlatırken Orhan Hoca’yı eksen alarak anlatmazsanız haksızlık ve adaletsizlik batağına sürüklenirsin.
Anlatacağım bütçe ve ödenek sağlanmasının öyküsünün de odağında Prof.Dr. Orhan Oğuz vardı.
Katılmanın gururu
Bütçe çalışmalarına başlarken önce dar kapsamlı bir toplantı yapıldı. İİTİA’nın ne kadar ödenek ihtiyacı olduğu sorgulandı. Bütçe önerisinde imkân ve kısıtların neler olduğu gözden geçirildi.
Toplantı sonrasında kıdemli memurlardan biri çalışma odama gelerek, “Bu bizim geçmişimizde görmediğimiz, alışık olmadığımız bir anlayış. Önümüzü görmek, yapılması gereken işleri anlamak için çok önemli. Ayrıca böyle bir toplantıya çağrılmam ve değer verilmiş olmam da gururumu okşadı…” dedi.
Orhan Hoca toplantıyı,“Hafta sonunda başkan yardımcıları, öğretim üye ve yardımcılarından ilgili olanlarla yeni bir toplantı yapalım, Ankara’da neler yapılabileceğini de bugünkü gibi planlayalım…” önerisiyle kapattı.
O gün tuttuğum notlarda toplantıya katılanların tam listesini ne yazık ki tutmamışım. Aldığım notlardan anlaşılmıyor ki Prof.Dr. Salih Şanverer, Doç.Dr. Ömer Faruk Batırel, Prof.Dr. Ali Sait Yüksel, Prof.Dr. Muhterem Ocal, Doç.Dr. Ateş Vuran, Doç.Dr. Vural Akarçay söz alarak görüşlerini paylaşmış…
Toplantıda İİTİA Başkanı Prof. Dr. Orhan Oğuz, TBMM’inde bütçe hazırlanırken ödenek alınmasının nasıl işlediğini anlatmamı, katılanların da önerilerini paylaşmalarını isteyerek tartışmayı başlatmıştı.
Turhan Tükel’in desteği
Bütçe konusunda Başbakan Bülent Ecevit’in basın danışmanı Turhan Tükel’den destek aldığımızı, kendisiyle yapılan görüşme sonrasında bilgilendirme yapılması gereken milletvekillerini açıklayarak, tanıyan varsa yardım beklediğimizi özetle aktardım.
Kendileri de akademi mezunu olan Metin Tüzün, Süleyman Genç ile Bütçe Komisyonu Başkanı Tekirdağ Milletvekili Av.Yılmaz Alparslan’a durumun anlatılmasının etkili bir yol olabileceğini belirttim.
Toplantı sonrasında Orhan Hoca ve Tuğrul Savaş birlikte yapılacak işlerle ilgili değerlendirmeler yaparken, AP’nin önde gelenlerinden biri olan İskender Cenap Ege ‘nin de destek olacağı bilgisini verdi.
Turhan Tukel’in desteğiyle milletvekilleri Metin Tüzün ve Süleyman Genç’e İİTİA gibi tarihi bir eğitim-öğretim kurumunun bir yangınla nasıl yerle bir olduğunu biraz da duygusal bir tema ile anlattım. Beni can kulağıyla dinleyen bu iki genç milletvekili, “ Bundan daha haklı talep ne olabilir ki? Elimizden gelen yardımı yapacağız. Siz çalışmaları izleyin önergeleri elde hazır tutun biz içeri veririz “ dediler. Önceden kısa bilgi aktardığımız Bütçe Komisyonu Başkanı Yılmaz Alpaslan’da önerge okunur okumuz gözleriyle bizi tarıyordu. Orhan Hoca’nın arkadaşı İskender Cenap Ege’yi de bilgilendiriyorduk. Önergelerimiz peş peşe kabul edidi.
Gecenin geç saatlerinde bütçe görüşmelerinin sonlanacağı son dakikalarda bütün işlerimizi çözemese bile başlangıç noktasına bağlılık ilkesine göre yaptığımız hazırlıklar meyvelerini vermiş, öngördüğümüz hedeflere yaklaşılmıştı.
Bütçe Komisyonu görüşmeleri tamamlandığında yeni gün çoktan başlamıştı. Son durumu Güniz Sokak’ daki evinde olan Orhan Hoca’ya bildirdik. Sevindi, aramızda sır olan bir başka hedefimiz vardı, o hedefe çok yaklaştık, ama aşamadık.
Orhan Hoca, Sabah 8 sularında beni kaldığımız Tuğrul Savaş’ın ailesinin evinden alacağını, bir gece Eskişehir’de kaldıktan sonra İstanbul’a döneceğimizi söyledi.
Tuğrul Savaş’ın ailesinin evine gittik…Üç saat kadar uyudum. Eskişehir’e gitmek için erkenden hazır oldum. Orhan Hoca kendisinin kullandığı Renault marka otomobiliyle geldi; yola çıktık.
Polatlı yoluna çıktığımız Orhan Hoca direksiyonuna vura vura bir türkü tutturdu ki sorma gitsin!