Tehlike çeşitleri çok, kimisi ciddi önlemler gerektirir, bazıları ise kısa, etkin çözümlerle uzaklaştırılır. Ama bunların hangisi gerçektir, hangisi kasıtlı çıkartılmış sanaldır, bunu iyi ayırt etmek gerekir. Şimdi, yazıma konu olan tehlikeyi(!), doktor ünvanlı bir profesör, Şağdan Başkaya dillendirmiş. Demiş ki bu zat, “Ayı artık her yeri sarmaya başladı. Sahilden başlayarak dağların tepesine kadar her yerde karşımıza çıkmaya başladı. Eskiden hiç görülmeyen yerlerde artık görülmeye başladı. Şikayetler arttı. Ülkemizde ayı sorunu yıllardır mevcut bir sorun. Giderek artıyor. Bu sorunun çözümüne yönelik önerimiz var. Ancak her şeyden önce bu önerilere kulaklarını tıkamamaları gerekiyor. İyiye doğru değil, sürekli kötüye doğru giden bir gidişat var. Yasal olarak ayı koruma altında, sürekli artıyor.” “Avcılığı yasaklayalım demek doğru bir yaklaşım değil. Bunlar bilimsel değiller, doğru da değiller.”
Hımm… Olmadı bak! Dünyanın efendilerine, insanlara yer kalmıyor dağda bayırda. Oranın yerlilerini, gerçek sahiplerini yok etmeli ki insanlara daha da geniş alanlar açılsın. Rahat rahat gezsinler, eksinler, biçsinler. Ayı da neymiş? Hatta yerleşim alanları kurup, piknik yapsınlar..
İyi, güzel, arkadaş da, boz ayıların koruma altına alınması, türlerinin yok olma tehlikesi gerçeği ne oluyor? Bu koruma kararı bilimsel araştırmalar sonucunda, üyesi olduğumuz uluslararası örgütlerle birlikte alınmadı mı? Geçtiğimiz yıl bu aylarda yayınlanan bir araştırma sonuçları ise şöyle yer almış basında: “Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın (WWF) Türkiye ulusal örgütü Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Türkiye'de doğanın dengesinin devamı için hayati önem taşıyan büyük memeli türlerinden boz ayılara yönelik tehditlerin endişe ile izlendiğini bildirdi.”
Devamı ise şöyle: ''Hemen her yıl değişik dönemlerde, ayıların çevreye zarar verdiği şeklinde haberler basında yer almaktadır. Boz ayıların yaşam alanlarının, insan faaliyetleri nedeniyle tahrip olması, uygun üreme, beslenme alanlarının kısıtlanması, bazı boz ayıların insan yerleşimlerine yakın yerlerde bulunmayı tercih etmeleri sonucunu doğurabilmektedir.'' Ayıların yoğun olduğu alanlarda yapılan arıcılık faaliyetlerinin, bölge doğasının bütününe yönelik bir tehdit oluşturduğu savunulan açıklamada, ''Son zamanlarda Türkiye'de doğanın dengesinin devamı için hayati önem taşıyan büyük memeli türlerinden boz ayılara yönelik tehditler endişe ile izleniyor'' denildi.
Evet, anlaşıldığı üzere insanla ayılar karşı karşıya geliyor, çünkü insanlar onların yaşam alanlarını işgal ediyor. İyi ayırt etmek gerek; dünya yalnız insanların değil! Bu konuda inat edilirse, kendi bindiğimiz dalı keser, gelecek nesillerimiz için yaşanması zor bir dünya bırakırız. Sayın Şağdan Başkaya’nın farklı bir tarihte verdiği demeçteki, “Avcılığın bir yaşam tarzı” olduğu, avcılığın hasat olduğu, “Avcılığı yasaklayarak hayvanlar korunmaz” tezine de asla katılmadığımı belirtmek isterim..