Evrensel sağın genel ve soyut olarak dört temel değeri vardır: 1) Tartışılamaz aşkın yani metafizik değerlere bağlı olmak. 2) Geleneklere bağlı olup, onları referans kabul etmek. 3) Kurulu düzene mutlak sadakat. 4) Eşitlikten çok, farka vurgu yapıp, üstün vasıflara özel anlam yüklemek. Bu değerler başta da söylediğim gibi soyut da olsa tüm ülke siyasetleri için geçerlidir. Bir de genelde solcular gönül rahatlığı ve gururla “solcuyum” diyebilirlerken, sağcılar bunu söylemeye çekinirler. Kendilerini “sağcıyım” yerine milliyetçi, muhafazakar veya mukaddesatçı gibi sıfatlarla tanımlamayı yeğ tutarlar. Sağ kendini daha çok sola karşı bir pozisyon olarak konumlandırır, doğasında sola karşı olmak vardır. Türkiye’de 1945 yılında Demokrat Parti kurulduğunda Adnan Menderes kendilerini CHP’nin biraz daha solunda olarak gördüklerini söylemiştir. Doğal olarak tek parti rejimi ve siyasi özgürlükler bağlamında kendilerini olduğundan daha değişik pozisyonda konumlandırma gereksinmesi doğmuştur. Zaten siyasi literatürde ülkemizde, sağ ve sol kimliklerinin 1960-80 arası belirginleştiği gözlenmektedir. Bu tanımlar tabii ki “merkez sağı” ifade etmektedir. “Merkez” sözcüğü de görecelidir, uçlara göre merkezin konumu da değişebilir. Radikal sağa mesafeli, ılımlı sağ olarak adlandırılır, radikal sağ akımları merkeze çekme gibi bir misyonu da üstlenirler. Ya da tam tersi olur merkez sağ radikal sağdan sızmalar sonucunda ele geçirilir…
Türkiye’de çok partili dönemde merkez sağ; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Ana Vatan Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından temsil edildiği iddiasındadır. Ancak merkez sağ gerek geçmişteki “milliyetçi cephe” gerekse günümüz iktidarında, hep radikal sağ unsurların etkisi altında kalmıştır. İçine radikal sağ unsurları karıştırmış iktidarların en büyük kusurlarından biri de kendisini devlet, karşısında yer alanları ise hain ve düşman olarak görmesidir. “Kanal İstanbul” devlet projesiymiş. Hangi devletin? “Şahsım” devletinin mi? Kamu kaynakları kamu yararına kullanılırmış. Yıllardır iktidar partisi yararına kullanılıyor, ama AKP devlet partisi. Ülkemizde parti devleti! Tam da “hukuk ve ekonomi” alanında reform yapmaya hazırlanırken İstanbul BB Başkanı hakkında soruşturma açılması kötü rastlantı oldu. Pandemiden ölenlerin sayısını Sağlık Bakanlığı tüm ülkede 80 olarak açıklıyor, İmamoğlu sadece İstanbul’da ölenlerin sayısı 160 diyor. Yoksa gözdağı mı veriliyor? Ne bileyim alıştık bu tür oyunlara. Hukuk denilince beni gülme alıyor, dayanamıyorum. “Hukuk mu Guguk mu?” Malum Guguk Kuşu da hilebaz kuşlardandır, başka kuşların yuvasına yumurta bırakır, kendisi kuluçkaya yatmaz başkasını yatırır. Yavrusu da erken yumurtadan çıkarak gelen yiyecekleri yuvanın gerçek sahibi olan yavrularla bölüşmemek için, diğer yumurtaları yuvadan atarak telef eder. Hem anası hem evladı zararlı yani, bırakın “yaşam hakkı” tanımayı, onlara “dünyaya gelme” hakkı bile vermiyor!..