Türkiye'nin kültürel ve doğal zenginlikleri arasında nadide bir yere sahip olan lületaşı, yalnızca bir yer altı madeni değil; aynı zamanda sanatla harmanlanmış bir miras, kimliğin ta kendisidir. Ve bu benzersiz değer, yalnızca bir coğrafyada, Eskişehir’de yeryüzüne çıkar. Bu yönüyle lületaşı, sadece topraktan değil, Eskişehir’in belleğinden de doğar.
Bilimsel adı "sepiolit" olan ve halk arasında "deniz köpüğü" olarak da bilinen lületaşı, dünyanın yalnızca birkaç bölgesinde bulunmasına rağmen en saf ve işlenebilir haliyle yalnızca Eskişehir’de çıkarılmaktadır. Bu durum, kentin ekonomik, kültürel ve sanatsal dokusunda lületaşını eşsiz bir konuma yerleştirir. Toprağın metrelerce altından titizlikle çıkarılan bu beyaz hazine, usta ellerde şekillenir, birer sanat eserine dönüşür.
Lületaşı, özellikle 19. yüzyıldan itibaren başta Avrupa olmak üzere dünya genelinde büyük bir ilgi görmüş, zarafeti ve özgünlüğüyle koleksiyoncuların gözdesi haline gelmiştir. Ancak bu taşın Eskişehir’deki anlamı çok daha derindir. Çünkü lületaşı, yalnızca ekonomik bir değer değil; yöresel zanaatkârlığın, kuşaktan kuşağa aktarılan ustalığın ve sabrın sembolüdür.
Bu bağlamda Eskişehir, lületaşı sayesinde yerel üretimi, el sanatlarını ve özgün tasarımı yaşatan, koruyan ve dönüştüren bir şehir örneğidir. Her lületaşı atölyesi, birer kültür atölyesine dönüşmekte; her usta, yalnızca taş değil aynı zamanda tarih işlemektedir. Ve bu üretim süreci, katma değeri yüksek, dışa bağımlı olmayan, kültürel sürdürülebilirliği olan bir kalkınma modeline işaret etmektedir.
Ancak bu eşsiz miras, korunmadığı ve sürdürülebilir politikalarla desteklenmediği takdirde, zamanla yalnızca geçmişin nostaljisi olarak kalma riskiyle karşı karşıyadır. Bugün, lületaşına gereken ilgiyi göstermek; çıkarımından işlenmesine, pazarlanmasından tanıtımına kadar bütüncül bir yaklaşımla desteklemek, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda kültürel bir sorumluluktur.
Eskişehir’e has bir değer olan lületaşının, yalnızca hediyelik eşya reyonlarında değil; müzelerde, akademik yayınlarda, tasarım vitrinlerinde ve uluslararası fuarlarda yer bulması artık bir gereklilik halini almıştır. Bu noktada kamu, yerel yönetimler, üniversiteler ve özel sektörün iş birliği ile lületaşına yönelik daha stratejik ve sürdürülebilir projelerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Lületaşı, yalnızca bir taş değil; sabrın, estetiğin ve kültürel kimliğin beyaz formudur. Eskişehir, bu beyaz altının yurdu olmanın onurunu taşırken, bu değeri geleceğe taşımanın sorumluluğunu da omuzlarında hissetmelidir. Çünkü bir şehrin mirası, onu nasıl sahiplenip işlediğiyle anlam kazanır.