Yaz mevsimi geldiğinde hepimiz tatilin, güneşin, denizin ve doğayla buluşmanın hayalini kurarız. Ancak her yaz, bu hayalin içinden yükselen dumanlar artık göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçekle yüzleşmemize neden oluyor: Orman yangınları.
Dün itibarıyla yalnızca bir günde 15 farklı ilde çıkan yangınlar, bizlere artık “olağan” sayılan bu felaketin aslında insan eliyle nasıl büyütüldüğünü tekrar gösterdi. Sakarya’nın Taraklı ilçesinde başlayıp Bilecik'e, oradan da dumanlarıyla Eskişehir’e kadar ulaşan yangın, binlerce hektar ormanı küle çevirirken, biz Eskişehirliler de bu felaketin gölgesinde güne uyandık. Dumanlar o kadar etkiliydi ki, insanlar evlerinin penceresini açamadı, sokağa çıkıp rahat nefes bile alamadı.
Bu sadece bir yangın değil. Bu, doğanın, “artık yeter” diyerek yükselen çığlığıdır.
Ormanlar sadece ağaçlardan ibaret değildir. Orman, bir yaşam zinciridir. İçinde kuşlar yuva yapar, karıncalar tünel açar, sincaplar kozalak taşır. Her dal, her yaprak, her toprak parçası bir canı taşır. O yüzden bir kibritin ucunda sadece kuru ot değil, sayısız yaşam yanar.
Peki biz ne yapıyoruz?
Bir piknik keyfini, bir sigara izmaritini ya da mangal dumanını doğanın binlerce yıllık birikimine tercih ediyoruz. Ateş yakıyoruz ve söndürmeden ayrılıyoruz. Cam şişeleri doğaya bırakıyor, izmaritleri söndürmeden atıyoruz. “Bana bir şey olmaz” mantığıyla ormanları kendi sorumsuzluğumuza teslim ediyoruz.
Bu yangınlar tesadüf değil. Bu yangınlar ihmalin, duyarsızlığın, bilgisizliğin ve bazen de umursamazlığın eseridir.
Artık silkinip kendimize gelmeliyiz. Orman sadece tatil fotoğraflarımızın fonu değil, çocuklarımıza bırakacağımız en değerli mirastır. Doğaya saygı, gelecek nesle saygıdır.
Ormanları korumak devletin değil, milletin görevidir. Her bir birey, bu zincirin bir halkasıdır. Ateş yakarken iki kere düşünmek, izmariti yere atmamak, boş cam şişeleri çöpe atmak basit ama hayat kurtaran adımlardır.
Unutmayalım: Ağaçları yakan her kıvılcım, geleceğimizi tutuşturur. Bu yaz sıcak geçiyor olabilir, ama en büyük yangın; sorumsuzluğumuzun yarattığıdır.
Doğayı değil kendi geleceğimizi kendi ellerimizle yakıyoruz...