Platon’un “kanı” ve “bilgi” arasında yaptığı ayırım gibi Hegel’de “sıradan düşünme” ile “felsefi düşünme” arasında ayırım yapar. Sıradan düşünme duyular yoluyla elde edinilmiş bilgi üzerinde düşünmedir, sadece nesnenin o andaki konumu kavranır. Günlük yaşamda çoğumuz bu şekilde hareket ederiz. Felsefi düşünme ise bütünsel bir bakışa sahiptir, diyalektik bir kavrayışla hareketin bütününe ve gelişimine bakar. Bir embriyodan olgun insana kadar olan gelişim süreci tamamlanmadan insan oluşmaz. O gelişim tamamlanmadan biz bütünü anlayamayız.
Sıradan düşünce bunu kavrayamaz, parçaları bütünleştirmeyi düşünemez. Öyleyse bütünü kavramak için o gelişimin parçalarını adım adım kavramak gerekir. Felsefi düşünceyi biraz daha anlamaya çalışırsak, bir günün kendisi örnek olarak alınabilir. Sabah kalktığımızda o güne dair herhangi bir şey bilemeyiz, neler yaşanacağı belirsizdir. Gün boyunca neler olup bittiğini anlatabilmek için günün bütünün sonuna, yani tamamlanmasına kadar beklemek durumundayız. Hegel’e göre bir olay ancak yaşandıktan sonra felsefi anlamda anlatılabilir hale gelir…
Geçen hafta Zeynep Oral Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinde; “başka ülkelerde ‘Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük / Bugün de ölmedim anne’ diye şiir yazan başka genç şairler var mıdır acaba” diye soruyordu… Türkiye zamanımızda önemli bir tarihsel dönemeçten geçiyor. Belki de yarınımızı belirleyecek tarihsel bir kırılma anını yaşıyoruz. İnsanlar bazen bu süreçlerden geçerken bulundukları zaman diliminin önemini fark edemeyebilirler. Daha sonra geriye dönüp değerlendirme yaptıklarında o bulundukları anın ne kadar önemli olduğunu kavrarlar. Bulunduğumuz zaman dilimi, Cumhuriyetin ya İslamcı totaliter bir devlete dönüşeceği ya da geçmişteki kazanımlarının üzerinde yükselen Demokratik bir Cumhuriyete evrileceği günleri belirleyecek. Öylesine önemli günler… DEM Parti, PKK ve FETÖ’dan boşalan düşman mevzilerine CHP’nin yerleştirildiği, üç Cumhurbaşkanı adayının da cezaevinde olduğu, muhalif siyasetçilerin, gazetecilerin ve direnen gençlerin acımasızca tutuklandığı, içerdekilerin sayısının dışarıdakileri zorladığı günlerin bitimi bize ne gibi bir felsefi anlatım hazırlıyor acaba?..