Ömer Seyfettin’in “Pembe İncili Kaftan” adlı hikâyesi, bizim zamanımızda çocuk kitapları arasında çok meşhurdu; çok okunur ve okutulurdu. Hikâye, Osmanlı padişahının Safevî hükümdarı Şah İsmail’e elçi göndermek istemesiyle başlar. Osmanlı sarayında bu göreve en uygun kişinin Muhsin Çelebi olduğu düşünülür. Onurlu ve cesur bir adam olan Muhsin Çelebi, görevi kabul eder; ancak devletten hiçbir maddi destek istemez, tüm masraflarını kendisi karşılayacaktır. Gösterişli bir elçi olarak gitmesi gerektiğinden, göz kamaştıran bir pembe incili kaftan diktirir. Şah İsmail’in huzuruna çıktığında, kendisini aşağılamak için oturacak hiçbir şey konulmadığını görür. Bunun üzerine pembe incili kaftanını yere sererek üzerine oturur ve Osmanlı’nın büyüklüğünü anlatan sözlerini cesurca dile getirir. Bu hareketi karşısında Şah İsmail şaşkına döner ve elçiyi nazikçe ağırlamak zorunda kalır. Üzerine oturduğu güzelim kaftanı almadan kalkıp gittiğinde, arkasından koşarak kaftanını getirirler; ancak o, Osmanlı’nın yere serdiği şeyi yeniden üzerine almayacağını belirterek kaftanını geri almaz, onlara bırakır. Bu hikâyede Osmanlı’nın şerefi ve asaleti simgelenir; baskın tema olarak devletin onuru ön plana çıkarılır.
Atatürk Cumhuriyeti’nde devletin onuru; millet egemenliği, bağımsızlık, adalet ve bilime dayalı kalkınma ile korunmuş ve yükselmiştir. Devletin saygınlığı, hem içte hem de dışta milletin bağımsızlığı ve özgürlüğünden beslenir. Devletin bağımsız kararlar alabilmesi, hiçbir dış güce boyun eğmemesi, onurun korunmasının temel şartıdır. Bugün Osmanlı torunları olduklarını pek bir hevesle iddia edenlerin, bırakın devletin onurunu korumalarını, kendi meşruiyetlerini bile Amerika kapılarında aramaları ne yaman bir çelişkidir. Günümüzde devlet onurunun; yandaş medya tarafından kendini dünyanın bekçisi ve patronu zanneden bir kibir abidesi tüccar için “bizi kapıda karşıladı”, “kalkarken Cumhurbaşkanımızın koltuğunu çekti”, “onu görünce ceketinin düğmesini ilikledi” şeklindeki beyanlara indirgenmesi ne kadar da hazindir. Her şeyleri gibi Osmanlı torunları olmaları bile sahtedir.