Bir zamanlar Anadolu Üniversitesine ait Eskişehir'deki hava limanı, büyük uçakların inip kalkmasına müsait değildi.
***
Hava limanının uluslararası statüye kavuşabilmesi için pistinin uzatılması gerekiyordu.
Pistin doğuya mı yoksa batıya mı uzatılacağı şehirde resmen tartışma konusu oldu.
Hatta bu tartışma aylarca sürdü.
***
Sonunda, zamanın Eskişehir milletvekili ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan “Pisti hem doğuya hem de batıya uzatıyoruz” diyerek tartışmalara son noktayı koydu.
***
Pist uzatıldıktan ve uluslararası statüye kavuştuktan sonra şehirde “Madem hava limanımız yapıldı, yurt içi uçak seferleri de başlasın” isteği yükseldi...
Bu isteğe direnemeyen iktidar, uçak seferlerinin başlamasını sağladı.
***
İstanbul'a karşılıklı uçak seferleri başladı başlamasına ama sefer gün ve saatleri istenilen gibi olmadı.
Örneğin; sabah Eskişehir'den kalkan uçak, Eskişehir'e bir, hatta iki gün sonra dönüyordu.
Bu da hiç kimsenin işini görecek cinsten seferler değildi.
***
Hal böyle olunca uçak seferleri tercih edilmemeye başladı.
Halbuki haftanın belirli günleri sabah giden uçak aynı günün gecesi Eskişehir'e dönebilseydi, bu durum pek çok kişinin yolculuk yapmak için tercih edeceği bir seçenek olacaktı.
***
Sadece uçak gün ve saatlerinde yaşanmadı sıkıntı.
Mesela hava limanına uçakları otomatik indirme cihazı konulmadığı için, İstanbul'dan Eskişehir'e kadar gelen uçaklar pek çok kez iniş yapamadan tekrar İstanbul'a döndü.
***
Bu riski göze alamayan yolcular uçak kullanmaktan vazgeçince yolcu sayısı azaldı, uçak firması da “Zarar ediyoruz” gerekçesiyle İstanbul seferlerini tamamen kaldırdı.
***
İşte o günden bu yana Eskişehir'den başta İstanbul olmak üzere özellikle bahar ve yaz aylarında sahil kentlerine istenilen uçak seferleri sürekli bu deneyim öne sürülerek yapılmak istenmedi ve yapılmadı...
“Yolcu yok. Hiçbir hava yolu şirketi zarar eden bir işe girmez” denilerek kestirip atıldı.
***
Dün, Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Kesikbaş'ın, şehrin sanayi ve ekonomik büyüklüğünü hatırlatıp, “Eskişehir-İstanbul karşılıklı uçak seferlerinin başlamasını istiyoruz. Eskişehir hak ettiği ulaşım imkanını talep ediyor” şeklindeki açıklamasını okuyunca, doğru, gerekli ama beyhude bir istekte bulunduğunu düşündük.
***
Zira...
Bu uçuşların başlamasını sağlayacak olanlar kafalarına koymuş bir kere...
Yine çıkıp “Yolcu yok. Şirketler zarar edeceği işe girmez” falan diyecekler...
Şehre gelip gidenlerin “Yurt içi uçuşların olmadığı bir şehir mi olur yahu?” şeklindeki yakınmalarından bile bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da rahatsızlık duymayacaklar.
***
O yüzden...
ESO Başkanı Kesikbaş'ın “İstanbul'a uçak seferlerinin başlamasını istiyoruz” şeklindeki talebinin dikkate alınmayacak, karşılık bulmayacak, beyhude bir istek olduğunu biliyoruz...
Yine de uzatmayalım, “İsteyenin bir yüzü” deyip kapatalım konuyu...
EĞİTİMİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL DE KALKTI YA!
Milli Eğitim Bakanlığı, yeni dönemde “Zilsiz Okul Uygulamasına” geçecekmiş.
Zilin zorunlu olması durumunda sesi, çevreyi rahatsız etmeyecek şekilde olacakmış.
Eğer zil melodi şeklindeyse, bu melodileri bakanlık belirleyecekmiş.
Bu son derece önemli karar, bütün okullara tebliğ edilmiş!
***
İçimiz son derece rahatladı!
Zira...
Okullardaki zil sesi meselesi, eğitimin önünde son derece ciddi bir sorun olarak duruyordu!
Alınan bu son derece doğru ve yerinde kararla eğitim, büyük başarıları şüphesiz beraberinde getirecek!
***
Her ne kadar fırsat eşitsizliği, sınav odaklı sistemin getirdiği başarısızlık, müfredat ve içerik istikrarsızlığı, öğretmen atamaları ve niteliği, her geçen gün artan politik müdahale, okulların altyapısı ve fiziksel koşullar, teknolojiye erişim ve dijital eksiklik, etkisiz yabancı dil eğitimi, mesleki ve teknik eğitimin gerilemesi ve okul öncesi eğitimin yetersizliği gibi sorunlar olsa da, zil meselesinin halledilmesi adeta devrim niteliği taşıyor!
***
O yüzden...
Zilsiz okul uygulaması ile en büyük sorunu çözüme kavuşturduğu ve eğitim sisteminin önündeki en büyük engeli kaldırdığı için kararı alanları canı gönülden kutluyoruz!
Diğer saydığımız küçük sorunlar artık çözülmese de olur!
ÖZGÜRLÜK YOK, ÖZERKLİK HİÇ YOK...
Türkiye akademik özgürlük ve özerklik konusunda Dünyanın en az gelişmiş ülkeleri grubunda yer almış.
***
Türkiye’nin 2025 yılı puanı 1.0 tam üzerinden 0.12 olmuş.
Alt ölçütler konusunda ise durum şöyleymiş:
(0-4) üzerinden. Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü 0,92, Akademik Değişim ve Bilgi Yayılımı 1,29, Kurumsal Özerklik 1,09, Yerleşke Bütünlüğü 1,28 ve Akademik ve Kültürel İfade 0,45.
***
Türkiye’nin de içinde yer aldığı en düşük yüzde 10 grubu içindeki diğer ülkeler şu şekilde sıralanmış: Filistin (Gazze), Katar, Nikaragua, Kuzey Kore, Myanmar, Eritre, Beyaz Rusya, Ruanda, Türkmenistan, Çin, Suudi Arabistan, Ekvator Ginesi, Tacikistan, Afganistan, Mısır, Küba, Güney Sudan.
***
Tabloya bakınca, dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında niye ülkemizin üniversitelerinin olmadığını anlamak zor olmasa gerek.
Öte yandan...
Yine tabloya bakınca, gençlerin eğitim için niye kendilerini yurt dışındaki üniversitelere atma çabası içinde olduğunu da anlamak zor olmasa gerek...