Vişnelik’te sürekli önünden yürüyerek geçtiğim bir ev; iki katlı, köşeli ve küçük te olsa bahçesi de var.

     Bahçesinde hep kediler, önlerinde yemek ve taze suları. Hal böyle olunca, orada oturan iyi insanla da tanışmak elbette vacip olmuştu benim için. Güzel, orta yaşın üzerinde, vicdanlı bir kadın. Sohbet eder olduk sonraları, ayaküstü de olsa durup dertleşirdim onunla. Belediyelerin kısırlaştırma, bakım hizmetleri vermediği yıllardı. Ama araçlar az, insanlar sanki daha merhametli gibiydi. En azından acımasız değillerdi. Kısacası mutlu mesut yaşıyordu o hepsi de birbirinden güzel, harika canlar, orada güven içinde..
     Anlattığına göre hasta bir de eşi vardı o güzel yürekli insanın. Yıllar içinde yürüyüş güzergahım değişti. Daha seyrek görmeye başladığım evde bir gün kötü bir durgunluk, sessizlik farkettim. Bahçedeki kediciklerin önündeki yemek ve su kapları eskisince dolu değildi. Kurumuş yemek artıkları, su çanağı ise dibinde çamurlaşmış birikinti sadece. Sonra öğrendim ki hasta eş iyice ağırlaşmış, hastaneye yatırmışlar. O merhametli kadın da onun başında kalıyormuş. İçim cız etti.
     Kediler yine de orada beklemeyi sürdürdüler, artık yürüme rotam değildi evin önünden geçen yol, ancak araçla, o da hızla giderken çok kısa sürede görebiliyordum bahçeyi.
     Bir zaman sonra evin pencerelerinin perdelerinin söküldüğünü farkettim. Artık o güzel insan orada yoktu. Eşini kaybetmiş, kendisi ise çocuklarından birinin yanına taşınmış.
     Kediler de ufaktan kaybolmaya başladı. Bitişiğine oto yıkama açıldı. Ev ise öylece viran ve terk edilmiş olarak kalmaya devam etti. Halen de öyle.  Bahçesine sığınan canların hiçbirisi yok artık. Dağıldılar gittiler. 
     Bunun gibi daha pek çok iyi insanın bir şekilde yaşadığı evleri terk ettiğinde, onların korumasındaki masum canların, dört patililerin nasıl da çaresiz ortada kalakaldıklarına hep şahit olmuşumdur. Yerine başkaları geçse keşke dedim ama olmadı, olduysa da yeterli olamadılar nedense. 
     İşte tam da bu nedenden yıllardır ayrılamadım şimdi oturduğum evden. Ama biliyorum, olacak mutlaka bu ayrılış o yada bu şekilde, işte o zaman benim korumamdaki canlar da aynı o köşe evin bahçesindeki güzel sarmanlar, tekirler, pamuklar, araplar gibi kalakalacaklar ardımda çaresizce..