Bir süredir sık aralıklarla Ankara’ya geliyorum. Gençliğimi, güzel günlerimi geçirdiğim başkent öylesine değişmiş ki, doğrusu tanımakta güçlük çekiyorum her seferinde. Eskişehir girişinde, o ucube görünümlü camdan kuleler karşılıyor bizi, her yer beton yığını, yeşil alan görmek olası değil. İçim acıyor, güzelim başkent ne hale getirilmiş.
     Sonra ikamet ettiğimiz semtte, pencereden gözlerim sürekli sokağı tarıyor, kırk yılda bir iki üç ürkek kedicik, sadece bu. Onlar da oradan oraya kaçışıyor her gördüğümde. Ne sevenleri oluyor ne önüne bir kap su mama koyanları.
Kedi de bırakmamışlar, köpek de, ortalık yerde. Yok, yok, yok! Alışmışım işte Eskişehir’de kaldırımlarda sere serpe yatan köpekler, başları okşanmaya hazır, gürbüz, bakımlı evlerin bahçelerinde, parklarda, kaldırımlarda güneşli havalarda miskin miskin uyuklayan kediler. Ve çok yerde içleri temiz suyla, kuru mamayla dolu kaplar.
     Ankara eski yıllarda da böyle miydi anımsamaya çalışıyorum; burada da yıllardır can savunuculuğu yapan güzel yürekli arkadaşlarımız var, nasıl mücadele ettiklerini iyi biliyorum. Ama işte manzara ortada.
     Neden, nasıl diye kafa yorarken, bir arkadaşımla evinde sohbet sırasında kapıya o mahallenin muhtarı geldi, seçmen kartlarını getirmiş, ”yeniden seçilmek için” destek istiyorum dedi. Arkadaşımdan izin alarak sordum kendisine, “sokak canlarıyla aranız nasıl” diye. “Benim bir sıkıntım yok” dedi tereddütle, “ama işte şikayetler oluyor, aşağı sokakların birisinde bir köpek vardı mesela ısırmadık adam bırakmadı, onun gibileri alın diye talepte bulunuyoruz” dedi, “belediye yeni barınak yaptı topluyor “diye ilave etti. “Anlaşılan ısıran ısırmayan toptan tümünü alınmışlar” dedim, tebessüm edip başını salladı.
     İşte o zaman anladım Ankara canlarının neden o kadar ürkek ve mahzun olduklarını. Neden hemen hiçbir yerde kedi köpek izine rastlanmadığını. Ve dün bir sokak arasında gördüğüm, o güzeller güzeli köpeğin neden öyle sürekli dört bir yanına bakıp her an kaçmaya hazır halde olduğunu.
     Çok üzücü, çok acı. Sokaklarda ser sefil yaşamasınlar elbette, bizler de karşıyız buna ama bunun bu şekilde, artık hangi yöntemlerle yakalanıyorsa; karga tulumba yakalayıp, şartlarının nasıl olduğunu çok da bilemediğimiz ölüm kamplarında tecrit ederek sağlanmaya çalışılmasına da toptan karşıyız!