İktidar kamu kurumlarını baskı altına almış durumda.
Hal böyle olunca, iktidara mensup aktörler başta olmak üzere iktidara yakın sendikalar, Oda'lar, Dernekler, Vakıf, cemaat ve tarikatlar ise kamu kurumlarında işe alımlardan görevde yükselmelere hatta ihalelere kadar her türlü konuda resmen at oynatıyor.
***
Hal böyle olunca kurumların başında olan yöneticiler de yerlerini koruma adına, iktidar kanadından gelen olur olmaz her türlü talimata “Evet” diyerek, istekleri anında ve itina ile yerine getiriyor.
***
Gelinen noktada; iktidarda olanlar kamu kurumlarını adam ettiklerini zannederken, kurumların başında olanlar ise iktidarın bürokratı olmanın verdiği güven ile koltuğunu sağlamlaştırmanın keyfini yaşıyor.
***
Halbuki; tüm bu anlattıklarımız yaşanırken her iki tarafın da unuttuğu bir şey var...
İktidar, sözünden çıkmayacak ve her isteğini yerine getirecek kamu kurumları, bürokratlar da iktidarın her isteğini yerine getirecek bir yönetim anlayışı yaratırken HİZMET göz ardı ediliyor, unutuluyor!
***
Bir kamu kurumu ne kadar iktidarın parti binası gibi çalışsa da vatandaşa vermediği, veremediği ve geciktirdiği hizmet, aslında iktidardan bir şeyler kopartıyor.
Zira...
Vatandaş, kamu kurumundan alamadığı hizmetin faturasını o kurumdan çok o kurumu hizmet veremez hale getiren iktidara kesiyor.
***
Örneğin bir üniversite düşünün...
İktidar kanadından gelen olur olmaz isteklerin yerine getirilmesi, sadece o istekleri yerine getiren yöneticilerin koltuklarında endişe yaşamadan oturmasına yarıyor.
Öte yandan...
Aynı üniversitenin hastanesinde vatandaşın tedavi için randevu alamaması, basit bir film çekimi için hastalara 6 ay, hatta bir sene sonrasına randevu verilmesi, iktidara resmen oy kaybettiriyor.
Aynı şekilde, kurum içinde yaşanan liyakatsizlikler, haksızlıklar, adam kayırmaların da faturası, o kurumun çalışanları tarafından yine iktidara çıkıyor.
***
Sonuç olarak: Ortada iktidarı sağlamlaştırma adına yapılan ama aslında iktidara zeval veren bir bir durum var.
Ben iktidar partisinin etkin ve yetkin isimlerinin yerinde olsam, kamu kurumlarının başındakilere “Siyaseti biz yaparız, siz işinizi yapıp, vatandaşa hizmet edin. Bizim taraftan gelen abuk subuk her isteği sırf bize şirin gözükmek adına yapmak yerine, hizmet vereceğiniz vatandaşın işini görerek, onlara şirin gözükün. Vatandaşa vermediğiniz, veremediğiniz her hizmet bizim iktidarımıza zarar veriyor ” talimatı veririm.
Ama gelin görün ki böyle bir kafa maalesef yok!
Bir taraf kamu kurumunda her istediğini anında yaptırabilmenin, diğer taraf ise iktidarın her istediğini anında yapmanın umursamazlığı ve fütursuzluğu içinde keyif yaşıyor...
Bu arada vatandaş mı ne yapıyor?
Ha onlar da; Göz'den, Kulaktan randevu almak için günlerini telefon başında geçirip, film çekimi için ayların geçmesini bekliyor!
Bilin bakalım bu sırada kime, kimlere bileniyor?
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
“ONLAR GÖRMEZDEN GELİYOR DİYE SORUNLAR GÖRÜNMEZ OLMUYOR Kİ”
Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş'a “Eskişehir'in en büyük sorunu nedir?” diye sorduk...
“Kesinlikle trafik ve ulaşım sorunu” var dedi...
***
Çevre yolunda ciddi bir ulaşım, şehir merkezinde de ciddi bir trafik sonunun olduğunu söyleyen Kesikbaş “Eskişehir'de insanlar doğuda çalışıyor batıda yaşıyor. Her gün batıdan doğuya, doğudan batıya gitmek artık büyük bir ızdıraba dönüşmüş vaziyette. Bazen bir yerde randevuya yetişemediğimizde 'Köprü trafiğine takıldık' der vaziyete geldik” diyor.
***
“İyi de, bir taraf çevre yolunda yaşanan ulaşım sorununu, diğer taraf şehir merkezindeki trafiği kabullenmiyor, görmezden geliyor ama” diye sorduk?
“Görecekler, artık görmeleri ve kabullenmeleri gerekiyor. Onlar görmüyor diye trafik sorunu da ulaşım sorunu da görünmez olmuyor ki” dedi...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
ASGARİ KAZANAN ASGARİ ÖDESE NEYSE DE...
“İşçilere ödenmek zorunda olunan en düşük ücret” olarak tanımlanıyor Asgari ücret…
Tanımın devamında da şu söyleniyor;
“İşçilere çalışmaları karşılığında ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb. temel gereksinimleri günün üzerinden en az düzeyde karşılanmasına yetecek kadar ücrettir.”
***
En düşük ücret olan asgari ücreti alanlar, Elektriği, Suyu, Doğal gazı ne yazık ki asgari ödemiyor...
Herkes ne ödüyorsa onlar da onu ödüyor…
Hatta…
Çoğu yüksek kazançlı insandan daha da fazla vergi veriyor…
***
Yani…
Asgari ücretli, ücreti alırken Asgari, aldığı ücreti harcarken Azami!
Madem öyle, en düşük ücreti alan, yani asgari ücretle geçinenlere, devletin sunduğu imkanlar da asgari olsa ya…
Asgari kazanan asgari harcayabilse ya…
Sosyal devletiz ya...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,