Eskişehir'deki AK Partililer, her seçimde Büyükşehir Belediyesini kaybetme nedeninin, yapılan iki tane park, 5-10 tane heykel ve bir-iki bulvar düzenlemesi olduğunu zannediyordu ya...

***

“Madem o sadece bunları yaparak seçim kazanıyor, o halde biz de hükümet imkanlarıyla benzerlerini yapalım. Böylece Eskişehir halkı bu hizmetleri sadece Büyükerşen'in yapmadığını, bizim de daha iyisini yapabileceğimizi görsün” düşüncesine kapılıp, anında harekete geçtiler.

***

İlk yaptıkları, Büyükşehir Belediyesinin, içinde Masal Şatosu ve Korsan Gemisi bulunan Sazova Parkının yanına, içinde ünlü yapıların maketlerinin bulunduğu Minyatürk Parkını yapmak oldu...

***

Ardından, yine Büyükşehir'in yaptığı ve içinde kafeler ile yürüme yollarının bulunduğu Kentpark'ın bir benzerini Sümer Mahallesi'ne Dede Korkut Parkını yaptılar...

***

Sonrasında bunları Hatboyu Bulvar düzenlemesi ve Millet Bahçesi yapımı izledi...

Amaç. Yukarıda da söylediğimiz gibi iktidar imkanlarıyla yapılanların, belediye imkanlarıyla yapılanlarla yarıştırmaktı ama olmadı...

Zira...

İktidar olanaklarıyla yapılan parklar ve bulvar düzenlemesi, Büyükşehir tarafından yapılan örnekleri karşısında düşük profilli, vizyonu ve albenisi olmayan, alalade yapılar olarak ortaya çıktı.

***

Aslında, her ne kadar Sazova ve Kentpark tadını vermese de gerek Miniatürk, Dede Korkut ve Millet Bahçesi parkları, gerekse Hatboyu, vatandaşın yürüyüş yapıp, banklarında dinlenip eğlenerek kullandığı mekanlar oldular.

***

Ama gelin görün ki, Büyükşehir Belediyesinin yaptığı parklar ve bulvar düzenlemeleri, yapıldığı gündeki haliyle hala korunurken, iktidarın olanaklarıyla yapılanların tümü zaman içinde korunamayarak, kelimenin tam anlamıyla perişan oldu.

***

Şimdi, “Ne yani? Aynı parkları biz de yaparız” diye yola çıkanlar yıllar içinde şunu anladı:

“Demek ki, sadece yapmak yetmiyormuş. Yapılanın bakımı ve korunması da en az yapmak kadar önemliymiş”

***

Bunu anladılar anlamasına ama hala bu perişan hale gelen bulvar ve parkların bakımı ve korumasını ilgili belediyelere devretmeyi ısrarla istemiyorlar.

Onlar inatla bu tutumu sürdürdükçe, Millet Bahçesi tarlaya dönüyor, Dede Korkut Parkı her geçen gün daha da dökülüyor.

Hatboyu'nun geldiği durumu söylemeye bile gerek yok...

***

“Parkları ve bulvarı biz yaptık, CHP'li belediyeleri temizlik için bile buralara sokmayız” ısrar ve inadı, buralara harcanan imkanların da heba olmasına yol açıyor...

Park-23

Hatboyu-5

------------------

BELİMİZE KADAR PİSLİĞE BATMIŞIZ AMA...

Birçoğunuz bilir fıkrayı...
Temel Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş.
Diplomayı alır almaz taze bir doktor olarak memleketi Trabzon’a, üstelik evinin olduğu mahalleye hekim olarak atanır.
Heyecanla gider evine…
Zira ilk muayene edeceği hasta çok önemlidir.
Evde heyecanla yarının olmasını ve ilk hastasını muayene edeceğini hayal ederken birden kapı çalar.
Gelen komşuları Fadime teyzedir.
-“Uşağım ne olur şu Dursun amcana bir bak. İki gündür hasta yazık” der.
İlk hastasının komşusu olmasının hayal kırıklığıyla çaresiz gider komşu evine ve başlar Dursun amca ile konuşmaya.
***
-Dursun amca neyin var?
-İshal oldum galiba. Motor hiç durmuyor.
Bunun üzerine sevinir Temel. Ne de olsa ilk hastası bir ilaçla tedavi edilecek bir rahatsızlık.
Ama gel gör ki, ishali kesecek olan ve çok iyi bildiği ilacın ismi bir türlü aklına gelmez…
çantasını karıştırırken bir sakinleştirici ilaç olan xanax’ı bulur…
“nasıl olsa eve gidince ishal ilacının ismini hatırlarım” diye düşünüp, sakinleştiriciyi de Dursun Amca’ya içmesi için verip, “ben yarın yine kontrole geleceğim” diyerek evden ayrılır.
Böylece vaziyeti idare eder kendince.
***
Yarın olduğunda doğruca gider komşu evine…
Dursun Amca’nın kahvede olduğunu karısından öğrenince de kahvenin yolunu tutar.
Kahveye geldiğinde bir de bakar ki, Dursun amca masada arkadaşlarıyla okey oynuyor…
Yanına gider, kulağına eğilir ve usulca:
“Dursun Amca nasılsın? Nasıl oldun?”
Dursun Amca cevap verir…
-“Valla uşağım. Belime kadar pislik içinde yüzüyorum ama doğrusu bu durumu artık pek de kafama takmıyorum”
***
Baksanıza; Emniyet müdürü polise teslim oluyor, savcının işlettiği mekan çalışanı tarafından boğazı kesilerek öldürülüyor, bir mahkemenin tahliye ettiği belediye başkanı, diğer mahkeme tarafından yeniden tutuklanıyor, kendi ayağı ile ifadeye giden Avukat tutuklanıyor, Yunanistan'a kaçarken yakalanan Avukat serbest kalıyor, sahte diplomalar havalarda uçuşuyor...
Ve biz bunların hiçbirine artık şaşırmıyoruz!
Fıkradaki Dursun amca gibi belimize kadar pisliğin içinde olduğumuzu biliyoruz ama hepimiz o ilaçtan almışız gibi olup bitenleri kafamıza bile takmıyoruz...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

DP MİTİNGİNDE CHP BAYRAĞI...

Adalet Partisinin bir mitinginde bir çocuk
Üzerinde Bülent Ecevit'in resminin olduğu CHP bayrağı ile mitinge gelir ve miting alanında bayrağı sallamaya başlar.
Onu topluluğun içinde gören rahmetli Süleyman Demirel çocuğu yanına alıp birlikte fotoğraf çektirir.
Ve çocuğa “bayrağı buradan da sallayarak mitinge katılanlara selam ver der.”
Süleyman Demirel'in bu centilmen hareketinden dolayı miting alanında büyük bir alkış tufanı kopar...
***
Şu sıralar yukarıda anlattığımız olayın paylaşımı sosyal medyada sıkça dolaşıyor...
İşte bu paylaşıma rastlayan hemen herkes de eminiz “özlediğimiz demokrasi ve hoşgörü bu olsa gerek.” diye düşünüyor...

Demiirel