Seçim ha geldi ha geliyor derken…
Nihayet birinci yarı tamamlandı.
Günlerdir havalarda uçuşan tahminler ve anketler alt-üst olmuş durumda.
Millet İttifakı, şu an hiç beklemediği ağır bir darbeyle grogi durumda.
Yıkılmamaya, ayakta durmaya çabalıyor.
Çabalaması gerek, çünkü bu maçın sonucu değil, ilk yarının sonucu.
Kesin sonuç haftaya, ikinci yarının bitiminde belli olacak.
Şimdi soyunma odasında, nerede hata yaptık diye kara kara düşünüyor.
Bir yandan yaralarını sarmaya çalışırken, öte yandan da ara transfer yapıp takıma Ümit’i, Sinan’ı katmak istiyor.
Çantasında hep taşıdığı, fakat uzun zamandır hatırlamak dahi istemediği “Milliyetçilik” ödülüyle onları iknaya çalışıyor.
Tutar mı?
Bilemem…
Çünkü “Milliyetçilik” kavramı her aklına gelenin, her canı istediğinde çalabileceği bir bir düdük, bir enstrüman değildir.
*
Cumhur’a gelince…
İlk yarıdan galip ayrıldılar; haklı olarak pek mutlular.
Maçı bitirmiş havasındalar; keyifleri tıkır görünüyor.
Yine de her ihtimale karşı boş durmuyor, onlar da ara transfer yapma çabasındalar.
Hem de aynı oyuncuları…
Menecerler vasıtasıyla açık kapalı pazarlık yarışı devam ediyor.
Bakalım bu alış verişin sonu nereye varır.
Varırsa da sonuç değişir mi?
Göreceğiz…
*
Şimdi, her iki ittifak da biraz soluklanıp ikinci yarıya çıkma hazırlığındalar.
Vakit geçirmeden antremanlara başladılar bile.
Cumhur maçın favorisi gösterilse de belli ki bu siyasî maç zorlu geçecek.
Çünkü maç 90 dakika… hatta uzatmalarda bile gol yemek var
Unutmamak gerek, siyaset sanatı derslerle dolu, çelişkiler yumağıdır.
Türlü arayışların ve ince hesaplaşmaların içinde çağladığı gizemli bir ırmaktır.
*
LANET OLSUN İNSANLIĞINIZA!
Çeşitli ad ve rumuzlar altında bir sürü yaratık…
Deprem bölgesindeki yurttaşlara sosyal medyadan yaptıkları şu ağır küfürlere, hakaretlere bir bakın:
“-Deprem oldu, açız, bizim için para toplayın’, al. Hiçbir şey yapmayız bundan sonra. Nereye oy verdin diye sorarlar adama.”
“-Elim kırılsaydı da keşke sizin gibilere yardım göndermeseydim.”
“-Hepiniz AK Parti'ye oy verdiniz. Defolun memleketinize…”
“-Keşke hepiniz ölseydiniz, hepiniz geberseydiniz. Sizler katiline aşık sefillersiniz, sizi gidi katil seviciler…”
Daha neler neler…
Hiçbir ahlâkî ölçü tanımayan, bu iğrenç sövüp saymalar, kabalıklar, yüzsüzlükler karşısında insan değil taş olsa utancından kızarır.
*
Hel şu Tekirdağ Belediyesi’nin yaptığına ne demeli?
Seçimin dumanı ortalıkta henüz tüterken kentteki otellerde misafir ettiği depremzedelere verdiği hizmeti sonlandırıp hepsini kapı dışarı etmiş.
Nato mermer, nato kafa...
Kendi ayağına kurşun sıkmak diye buna denir.
*
Ayşenur Arslan ablamızda geri durmamış:
Sanki memleketin tek derdiymiş gibi evlere şenlik bir tivit atmış:
“-Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için sandığa gitmeliyiz."
-Eh git ablam git, menzil ırak yol çetin, hadi güle güle..!
*
Meryem adında bir depremzede kardeşimizin, bütün bu yapılanlara, bu iğrenç küfür ve hakaretlere karşı yürekleri yakan şu savunması içimi acıttı.
“-Bakın ben bir depremzedeyim.
Bir gün olsun biz açız, bize yardım gönderin, diye ağlamadık.
Evet ağladık, hem de çok ağladık...
Ama enkaz altındaki canlarımız için kan ağladık.
Yoksa o kadar acının içinde en güzel yemekler bile geçmedi boğazımızdan.
Biz sizden sadece dua istemiştik.
Ama gördük ki ellerimizi sadece Allah’a açmaktan başka çaremiz yok…”
*
Görüyorsunuz bu insan müsveddelerini.
Acı içinde kıvranan o insanlara, çocuklarına, torunlarına kadar lanet okuyabilen ucube yaratıklar…
Vahşi yamyamlardan daha alçaltıcı şekilde depremzedelerin yasları üzerinde hoyratça tepiniyorlar.
Bunlara söylenecek tek bir şey var:
Yuh olsun sizin insanlığınıza!
*
HAFTANIN İNCİSİ
Cübbeli Ahmet,
“Bizim sağcılar iyi bir kazık attılar CHP'ye... Hepi topu 1 puan etmez adamlara 38 milletvekili kaptırdılar; bu solcular ne zaman akıllanacak acaba?" diyesiymiş.
Bizim dönemden bir Karadenizli arkadaşım, Cüppeli’nin bu sözlerini görüp okumuş. Üzüntüyle yüzünü buruşturup kafasını sallayarak, o sevimli şivesiyle,
“Nerde o bizim zamanimuzdaki örgütli taşfirun solcusi, bir anda oldilar layt solcusi… Ömür boyu Cihangir’de oturarak olmayi bu işler.”
*
Son olarak sözüm, emperyal devletler ve onların içimizdeki uzantılarıyla işbirliği yapan parti, kişi ve kuruluşlara…
Akıllı olun, yalnız ve yalnız Türk Milleti'ne güvenin.
Şunu iyi bilin ki; şeytanın dostluğu darağacına kadardır!