"Nobel almak önemlidir, ama herşey değildir.
Ama memleketimizin bilimle kalkınmasına vereceğimiz katkı,Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği için herşeydir.
Nobel ödülü almamı, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Büyük Atatürk'e borçluyum.
O, eğitimde fırsat eşitliği için Türk gençlerinin önünü açtı. Ödül için o gün Nobel Komitesinden arandığımda, daha telefon elimdeyken aklıma ilk Atatürk geldi. Gözlerim doldu, ağladım...
Ödülü bu nedenle Anıtkabir'e ve Türk Mllleti'ne teslim ettim.
Bizim için en büyük ödül Atatürk'tür!"
*
Bu sözler Mardin'in Savur ilçesinde doğmuş, okuma yazma dahi bilmeyen bir ailenin 8 çocuğundan 7.sine ait.
O çocuk Aziz Sancar...
 Cumhuriyet'in tanıdığı fırsat eşitliği sayesinde okumuş, tıp doktoru olmuş, ABD'ye gidip çalışmış, didinmiş ve sonunda Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmış.
İşin daha da ilginç yanı, emsalsiz bir vefa örneği göstermiş,"Bu ödül, benim değil, bana bu fırsat eşitliğini vererek beni eğiten, okutan Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nindir!" demiş ve ödülü Anıtkabir'e teslim etmiştir.
*
Hele de,
 "Ben zekaya inanmıyorum, siz de inanmayın. Hepinizin aşağı yukarı zekası aynı, ama zekasını kullanan üretiyor. Dâhi olsanız bile kullanmadığınız zeka işe yaramaz. Başarının tek sırrı çok çalışmak..." sözleri...
Beni ta lise 1. sınıfa götürdü.
*
Okulun ilk günü, ilk ders...
Cebir öğretmenimiz İbrahim Hoca...
Çok yaşlı, hocaların hocası... Aynı zamanda sınıf öğretmenimiz.
Kalın gözlüklerinin altından sınıfı uzun uzun süzdükten sonra,
-Bilmek istiyorum, dedi, bu sınfta akıllı öğrenci var mı?
Kısa bir şaşkınlıktan sonra, "Biz varız" anlamında 4-5 arkadaş el kaldırdı.
Birden,
-Derhal terkedin bu sınıfı, diye gürleyerek kapıyı gösterdi ve hepsini dışarı attı.
Bu davranışına bir anlam veremeden öylece şaşırıp kaldık.
Bir süre sonra müdür bey önde, atılan öğrenciler arkada sınıfa girdiler. Okul müdürü gayet saygılı,
-Afedersiniz Hocam, dedi, böyle böyle anlattılar da... Bana tuhaf geldi, bir anlam veremedim; anlattıkları doğru mu acaba?
-Doğrudur müdür bey,dedi. Sen de kafana iyi sok. Ben sınıfımda akıllı öğrenci istemiyorum; çalışkan öğrenci istiyorum müdür bey...Çalışkan!
Yıllar sonra bizim gariban İbrahim Hoca'mızla, Nobel Ödülü'nü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar'ın görüşlerinin örtüşmesi bana çok ilginç geldi ve sizlerle paylaşmak istedim.
Cumhuriyet, topraklarımızı "Padişahın Mülkü", bizleri de onun "Kulları" sayan köleci anlayışı yıkıp, bu toprakları vatan, bizleri de o vatanın şerefli ve özgür yurttaşları yaptı.
Akıp giden zaman içinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin ebediyyen payidar olması dileğiyle....
Cumhuriyetimizin 97. yıldönümünü kutluyorum.

İZMİR'DE DEPREM
Depremin suçu ne ki?
Suç,
Bilimi, bilgiyi ve mühendisliği dışlayan; herşeyi arazi ve inşaat rantına bağlayan,ülke topraklarını inşaat sektörünün arsası olarak gören kokuşmuş "rantçı zihniyet"indir.
Çünkü öldüren deprem değil, bu yağma düzeninin getirdiği yapılardır.
Adamlar yıllarca insanımıza ev değil mezar yaptılar.
Uzmanlar, bilim adamları durmadan uyarıp durdular... duruyorlar.
Anlayan kim, dinleyen kim!
Şimdi yine "cek'li cak'lı" nutuklar dinleyeceğiz.
İnanın yine hiçbir şey değişmeyecek.
"Kentsel dönüşüm" "rantsal dönüşüm"e çevrilerek yola devam edilecek.
Ne diyelim?
Milletimizim başı sağolsun.
Allah beterinden korusun!