Yönetenler, eğer karşılarında örgütlü bir toplum yoksa, kafalarına ve çıkarlarına göre yönetir.
Eğer örgütlü bir toplam varsa, o örgütlü toplum o yönetenlere ülkeyi ne şekilde yönetmesi gerektiğini dayatır.
Hiçbir yönetim örgütlü topluma rağmen “Ben isterim olur” mantığını yönetim tarzı olarak belirleyemez.
Dolayısıyla...
Bir ülkede hakkı, hukuku, adaleti, liyakati sağlayan aslında örgütlü toplumdur.
***
Ama gelin görün ki ülkede örgütlü toplumu ara da bulasın!
Sendikalar üyelerine dahi güven veremez bir hale gelmiş vaziyette, birkaç yöneticinin kendilerine çok da güzel konfor alanı yarattığı yerler haline gelmiş.
***
Oda ve dernekler sanki koltukları evlerinden getirmiş gibi oturdukları makamda az 3-4 nesil üyeleri görmüş kişiler tarafından adeta parsellenmiş.
***
Sivil Toplum Kuruluşlarının, evde oturmaktan sıkılan insanların hobi edindiği sohbet mekanlarından farkı kalmamış.
***
Muhalefet partileri deseniz, yaptıkları işi üyelerine bile beğendiremeyen, halktan tamamıyla kopuk, var olan enerjilerini de parti içi mücadeleye harcayıp, olanı bile bölmek için uğraşan topluluklara dönüşmüş.
***
Böylesine bir örgütsüzlüğün yaşandığı ülkede hiç kusura bakmayın, ne hazırlanan bütçe halkın bütçesi olur, ne de belirlenen asgari ücret çalışanların lehine belirlenen ücret olur.
***
Yukarıda da dedik ya;
Örgütlü toplumlar, yönetenleri bir anlamda yöneten toplumlardır.
Örgütsüz olan toplumlarda da yönetenler vurur enseye tokadı, alır ağzındaki ekmeği.
***
NOT- Yukarıda okuduğunuz yazıyı 2024 yılı sonunda, yani bundan tam bir yıl önce, 2025 yılı bütçesi kabul edilip, ardından yine 2025 yılı asgari ücret miktarı belirlendiğinde kaleme almıştık...
Geçtiğimiz günler içinde önce 2026 bütçesi belirlendi ardından yeni yılın asgari ücret miktarı açıklandı.
Halkın bütçesinde de çalışanın asgari ücretinde de geçen yıla göre hiçbir değişiklik yok.
Demek ki, halk için de çalışanlar için de 2026 yılı da en iyi ihtimalle 2025 yılı gibi geçecek.
Demek ki, biz bu yazıyı bu gidişle her yılın bu günlerinde yeniden koymak zorunda kalacağız...
-------------------
BU ŞEHRİN HEBA EDİLECEK SUYU OLMAMALI...
TEMA tarafından hazırlanan bir harita var.
Haritada, Eskişehir ve çevresinin yüzde 71'inin maden ruhsatına bağlandığını gösteriyor.
***
Bu ruhsata bağlanan alanın önemli bir bölümü “Maden arama ruhsatı”, bir bölümü “Madem işletme ruhsatı” , geriye kalan bölümü de “Maden ihale ruhsatı” alanlardan oluşuyor.
***
Özellikle içinde Altın madenciliğinin de olduğu 4 ncü sınıf madenciliğin yapılacağı bu alanlar, bu tip madenciliğin ilkel arama yöntemi ile yapıldığı ve çevreye de onarılamaz tahribat yapacak nitelikte.
Harita aslında, Eskişehir doğasının geleceği açısından korkunç bir tablo ortaya koyuyor.
***
Şu sıralar, Eskişehir'in gelecekte yaşayacağı susuzluk endişesi iyice dillendiriliyor ya.
İşte bu endişeyi arttıran etkenlerin başında bu madenler geliyor.
Zira...
Vahşi yöntemlerle yapılan her altın, gümüş ve benzeri madencilik ilerde arayıp da bulamayacağımız suyu zehirliyor, yok ediyor...
Sonuç olarak...
Bu şehrin, böylesine susuz gelecek endişesi yaşamaya başladığı şu günlerde, altın madenlerine heba edecek suyu olmamalı...
------------------------
ETİKETLER DAHA İLK GÜN IŞIK HIZIYLA DEĞİŞMEYE BAŞLAMIŞ BİLE...
Yeni yılda uygulanacak olan asgari ücret 28.075 lira olarak belirlendi.
Bütün gözler yeni asgari ücret miktarının ne olacağına çevrilmişti.
“Bütün gözler” diyoruz zira yeni asgari ücretin kaç lira olacağını merak edenler sadece çalışanlar ile işverenler değildi.
Meğer...
Perakende sektörü de yeni asgari ücretin belirlenmesini dört gözle bekliyormuş.
Zira...
İki gündür, yeni asgari ücretin belli olmasıyla birlikte vatandaşlardan market etiketlerinin adeta ışık hızıyla değiştiği ihbarları yağmaya başladı.
Hatta...
Gelen ihbarlara bakılırsa, o bilindik marketler başta olmak üzere daha sasgari ücretin açıklandığı akşam, raflardaki ürünlerin büyük bir bölümünün etiketleri anında değişmiş...
Anlayacağınız...
Çalışanlar, daha yeni asgari ücreti cebine koymadan kaybetmeye ilk günden başladı...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
