’’Çeşitlilik nasıl farklı olduğumuzla ilgili değil. Çeşitlilik, birbirinin benzersizliğini kucaklamakla ilgilidir.’’ diyor, Ola Joseph.

Çok partili sistem, oy hakkı bulunanların birçok parti arasında seçim yapabildiği bir sistemdir.

Bu sistemler demokratik ve çoğulcu modellerdir.

Dünya genelinde demokratik niteliklere sahip hükümetlerin çoğunda bu sistem görülmektedir.

9 Eylül 1923 yılında, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan ve bugüne de siyasi hayatına devam eden ilk parti Cumhuriyet Halk Partisidir.

Türkiye’de çok partili dönem, 1945 yılında Nuri Demirağ liderliğinde kurulan ikinci partisi ise Milli Kalkınma Partisidir.

Kuruluşundan bir yıl sonra, 1946 yılındaki genel seçimlere katılmasıyla…

Türkiye çok partili sisteme geçmiştir.

Arada geçen 77 yılda yüzlerce parti faaliyet göstermiştir.

Ocak 2024 itibariyle, Türkiye de 135 siyasi parti etkin durumdadır.

Yerel seçimlere katılma şartını yerine getiren ve birleşik oy pusulasında yerini alan parti sayısı ise şu an itibariyle 35’dir.

Ne gerek var ki ortalıkta bu kadar çok parti diyenler…

Tek tip insan ve tek tip düşüncenin hakimiyeti altında ezildiklerinde.

Özgürlüğün sınırlarının, herkes için yeni doğan günün aydınlığı kadar vazgeçilmez olduğunu anladıkları gün, o gün olacaktır.

Renklerin, dillerin, düşlerin, düşüncelerin sınırsız dünyası olmasa eğer farklılıklarımızın ne anlamı kalırdı ki.

Bir ülkenin zenginliği sadece yer altı yer üstü kaynakları değil, iletişim biçimiyle, düşünce ve kültür birikimi ve siyasi çeşitliliğiyle tüm benzersizliklerin bir araya getirilerek iz bırakabileceği noktada olabilmesidir.

Her siyasi partinin hedefinde mutlak iktidara ulaşmak var ancak, iktidar olacağım diye de geride kalan her şeyi yok saymak yok etmek, ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür diye düşünüyorum.