Neredeyse bütün partilerin yaptığı ama bana son derece saçma gelen bir uygulaması var.
Son günlerde AK Parti yapmaya başladı bu uygulamayı.
***
Şehrin kalabalık güzergahları üzerine parti stantları kuruluyor, bu stantlara üç-beş partili görevlendiriliyor ve standın önünden gelip geçen insanların partiye üye olması isteniyor.
Yani...
Bildiğiniz üye stantları kuruluyor...
***
Halbuki parti üyeliği son derece ciddi bir iş.
Üye olacak kişinin öncelikle o partinin tüzüğünde yer alan temel hedefleri, amaçları ve tüm ilkeleri benimsemesi gerekir.
Aynı zamanda, parti üyeliği önemli de bir sorumluluk ister...
En basitinden, aynı düşünceyi taşıyanların ideallerine ortak olmayı ve bu uğurda emek sarf etmeyi gerektirir.
***
Kısacası...
Parti üyeliği, alışverişten dönüldüğü sırada, yol üzerine konulmuş standı görüp de “Aaaa. Hazır burada denk gelmişken şu partinin standına iki dakika uğrayıp, üye olayım” denilemeyecek kadar ciddi olması gereken bir iştir.
***
Gel gelelim, “Kim çarşıda tesadüfen gördüğü standa gidip de, ayaküstü form doldurup, parti üyesi olur?” diye düşündüğümüz bu gayrı ciddi üye yapma uygulaması işe yarıyor olmalı ki, hiçbir parti bu uygulamadan vazgeçemiyor...
***
Dahası...
Partiler, enteresan bir şekilde, sokaklarda kurdukları üye stantlarıyla, hem de ayaküstü yüzlerce üye kaydı yapıyor...
***
Bu uygulama sayesinde yapılan her yeni üyenin, parti üye sayısını kağıt üzerinde arttırıyor olması, yönetimler açısından elbette önem taşıyor...
Ancak...
Yoldan geçerken standı tesadüfen görüp üye olanların o partiye bir faydası ve katkısı olur mu?
Hiç sanmıyoruz!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
1-531

2-432

ASLINDA BARIŞ VE UMUT YOK EDİLİYOR...

Nuh Peygamber, tufanın şiddetinin azaldığını ve hayatın başlayıp başlamadığını öğrenmek için gemisinden beyaz bir güvercin gönderir.
Güvercin, konacak bir kara parçası veya ağaç bulamayıp gemiye geri döner.
Bir süre sonra güvercin tekrar gönderilir ve bu defa gagasında taze koparılmış bir zeytin dalıyla geri gelir.
Bu, tufanın bittiğini ve suların çekildiğini gösterir.
O günden bu güne, beyaz güvercinin gagasında taşıdığı zeytin dalı, barışın simgesi olarak kabul edilir.
***
Efsaneye göre Havva ile birlikte yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulan Adem, Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını diler. Oğlu Şit’i cennet bahçesine gitmesi için görevlendirir. Cennet bahçesinin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine ona üç tohum verir. Melek, bu tohumları babası Adem öldüğünde onu toprağa gömmeden ağzına yerleştirilmesi gerektiğini söyler. Adem kısa süre sonra ölünce, Hebron Vadisi’ne gömülürken ağzına bu üç tohum konulur ve gömüldüğü yerde üç ağaç yeşerir; zeytin, sedir ve servi. Bu ağaçlar Tanrı ve insan arasında barışı sağlamıştır.
***
Enerji, ulaşım ve madencilik gibi sektörlerde yatırım süreçlerini hızlandırmayı amaçlayan ve komisyonda kabul edilen torba kanun teklifi ile zeytinliklerin kıyımının önü açılmak isteniyor ya...
Aslında tarihsel barışı ve umut yok ediliyor...
,,,,,,,,,,,,,,,,,

Zettin


İŞİMİZ ALLAH'A KALDI...

Hamamyolu'nda uzun yıllardır esnaflık yapan bir dostumuz var...
Bundan iki yıl kadar önce, yine ekonomik sıkıntının yaşandığı süreçte kendisine işlerin nasıl gittiğini sormuştuk...
***
Şehirde en kalabalık olan yerlerin İddia ve Ganyan bayileri, meyhaneler ve camiler olduğunu söylemişti önce...
Ardından da bu yerlerin neden kalabalık olduğunu şu sözlerle anlatmıştı:
“Sıkıntı büyük. Kimileri geleceği şansta arıyor, kimileri artık teslim olmuş, kendini içkiye vuruyor, kimileri de Allah'a havale ediyor”
***
Geçtiğimiz günlerde yine sohbet ederken, söylediklerini hatırlatıp “Vaziyet hala aynı mı?” diye sorduk...
Daha da kötü olduğunu söyledi önce...
Devamla da şunu söyledi:
“İnsanlar artık şanstan da umudunu kesti, pahalı olduğu için meyhaneden de elini çekti. Kala kala sadece Allah'a havale etme kaldı”