-Kavgalar ideoloji üzerine değil de koltuk üzerine yapılıyorsa...

-Tartışmalar ilkeler üzerinden değil de makamları ele geçirme üzerinden çıkıyorsa...

-Belirleyici konumunda olanlara karşı yapılan suçlamalar “Beni neden belirlemiyorsun”diye yürüyorsa...

***

-Koltukta çok oturanın gerekçesi “Oturacağım tabi. Çünkü başarılıyım ve bu benim hakkım. Gücün yetiyorsa gel kaldır” oluyorsa.

-Koltukta çok oturana karşı yapılan muhalefet “Yeter artık, şu koltuktan kalk da biraz da biz oturalım” kafasıyla yapılıyorsa.

***

-Yönetim tarzı üzerine yapılması gereken eleştiriler kişiler üzerinde yoğunlaşıyorsa.

-Kent yoksulluğu, ulaşım, barınma ve vesayet gibi tartışmalar yerini “Kim kimin delegesi” tartışmalarına bırakıyorsa.

***

-Tabanın söz sahibi olduğu bir yapı yerine başkanların ve vekillerin söz sahibi olduğu bir yapı savunulur hale geliyorsa.

-Şehirdeki etnik, mezhepsel, sınıfsal ve ideolojik yapısına karşı ortaklaştırıcı bir dil kullanma yerine

etkileyici nutuk dili makbul sayılıyorsa.

***

-Belediyecilik başarısı, örgütleri pasifleştiriyor, liyakatin yerini sadakat alıyorsa.

-Üye yapısı zaman zaman değişse de delege yapısı değişmiyorsa.

-Koca partide kongre süreçleri gibi önemli bir süreç bile 30-40 kişi etrafında yaşanıyorsa.

***

-Partinin oy deposu olması gereken kırsaldaki asıl hedef kitle ancak iktidar uygulamalarından sıdkı sıyrıldığında sana yüzünü dönmeye başlıyorsa.

-Dezavantajlı kesimlerin sesi ve savunucusu olmak yerine tuzu kuruların partisi gibi bir görüntü ortaya çıkıyorsa...

O partinin kısır kongre çekişmelerinden daha önemli ve biran önce halledilmesi gereken bir sürü meselesi vardır...

Bu meseleler halledilmedikçe, kazanılacak kongrelerin de ulaşılacak iktidarın da bugünden farklı olarak pek bir şey değiştireceğini zannetmiyoruz.

Bu kadar tespitin ardından o partinin de hangi parti olduğunu belirtmemize gerek olmadığını da artık anlamışsınızdır...

Chp-97

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

MEMURLARIN TEPKİSİ VE ORGANİZE ALGI OPERASYONU...

Son günlerde sosyal medyada hızla yayılan bir söylem dikkat çekiyor:
“Memurlar iş bıraktı ama hiçbir şey aksamadı. Demek ki zaten çalışmıyorlardı.”

İlk bakışta basit bir eleştiri gibi duran bu cümle, aslında ciddi bir algı operasyonunun parçasıymış gibi görünüyor

Amaç sanki: Kamu emekçilerinin emeğini değersizleştirmek ve hükümetin düşük zam teklifini meşrulaştırmak.

***

Oysa işler neden aksamıyor, biliyor musunuz? Çünkü memurlar, eylem yapsa da sistemi tamamen durdurmamaya, halkı mağdur etmemeye özen gösteriyor. Bir yandan hak ararken, bir yandan hizmetin devamı için çabalıyor. Bu aslında bir zayıflık değil, sorumluluk duygusu.

Ancak bu iyi niyet, organize bir propagandaya dönüştürülüyor. “Demek ki çalışmıyorlarmış” denilerek memurların yıllardır sırtlandığı yük yok sayılıyor.

***

Oysa bugün bir öğretmen derse giriyorsa, bir hemşire gece nöbetindeyse, bir nüfus memuru işlemleri yetiştiriyorsa, bu sistem hâlâ ayakta demektir.

***

İşin görünmemesi, yok olduğu anlamına gelmez.
Emeği değersizleştirmek, hem memura hem topluma hakarettir.

Bu ülkede işler hâlâ yürüyorsa, bu memurların çalışmadığı için değil, çalıştığı içindir. Bunu görmemek, görmek istememektir.

M E M U R L A R,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SAÇMA OLAYLAR SAÇMA ÖNERİLER DOĞURMAYA BAŞLADI...

Tramvayda iki kişi konuşuyor.

Konu, CHP'li belediye başkanlarına yapılan operasyonlar ve CHP'den istifa ederek AK Partiye geçen belediye başkanları.

***

İçlerinden biri AK Parti'nin seçimde alamadığı belediyeleri ya operasyonlar, ya da tehdit ve baskı ile aldığını söylüyor.

Diğeri bunu onayladıktan sonra bir öneri atıyor ortaya:

***

“Aslında bu operasyonlar da, AK Partinin seçimle alamadığı belediyeleri aynı yöntemle alma çabaları da devam edeceğe benziyor. Aslında ben CHP'nin yerinde olsam tüm belediye başkanları ve milletvekillerini toptan istifa ettirip, AK Parti'ye katılmalarını sağlarım. Böylece iktidarın içinde istifa edip gelenlerin iktidar partisini ele geçirme imkanı bile doğmuş olur. Hem operasyonmuş, baskı ve tehditmiş gibi tazyikler de ortadan kalkmış olur”

***

Ne diyelim?

Siyasetin yapılış biçimi ile ülke yönetim tarzının ülkeyi getirdiği nokta resmen saçmalık boyutuna ulaşınca, vatandaşın bu olaylara bakışı da, kafalarında oluşan çözüm önerileri de haliyle saçma düşünceler doğurur hale geldi...

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,