Kadim  Eskişehir, Cer Atölyelerinden TULOMSAŞ’a, Nuri Demirağ’ın uçak yapımı idealinden   “devrim otomobili”  heyecanına bu ülke insanın yarattığı  nice “ilklere” tanıklık etmiştir. Tohum ıslahında  “Kıraç 66” birikiminin ne anlama geldiğini bilenlerimizin  sayısı çok azalmış olsa da, 13’incü yüzyılda dödevlet olmanın gereklerinden biri  olan Karacahisar  kalesininin alınışının  anlamından, Yuvuz Zeytinoğlu’nun  ENTİL’de ilk kez un değirmenleri için hassas döküm  gerektiren “vals” üretimi  öyküsüne onlarca  “mikro başarının”  neden bir  ulusal ve uluslararası  ağa  dönüşemediğini  sorgulamazsak, bugün de  birçok başarılı girişim için aynı  kaderi paylaşmak kaçınılmaz olur.
Ülkemizde  “mikro başarıların”  neden “ulusal ve küresel  başarılara”  dönüşmediğini  merak edenleriniz  olmuştur.
Yakın zamanda aramızdan ayrılan  ekonomi tarihçisi  Mehmet Genç, Karar Gazetesi’nde  yayınlanan, sabırlı belge taramalarının  ürünü  makalesinde    250 yıl öncesinin  de “mikro başarılarını”  paylaştı:
 “  Osmanlı  esnafının 17. Ve 18. Yüzyıllarda madeni eşya imalatında, kuyumculuk, boyacılık, deri, dokuma  vb. birçok alanda yerli ihtiyacı karşıladıktan sonra ihracata da imkan veren üretim başarılarında, bu uzmanlaşma ve beşeri sermaye  birikimlerinin etkilerini buluruz. Bu konuda 18. Yüzyıldan itibaren sayıları artan gümrük deftrelerinde bolca  bulduğumuz verileri bazı yabancıların gözlemleri de doğrular niteliktedir. Mesela  18.yüzyıl sonlarında Fransa’nın Selanik’teki konsolosu Felix de Beaujour,1797 tarihli bir raporunda, Türkiye’de bakır ve demir eşya imalatında gördüğü mükemmeliyet ve  mahareti  hayrete şayan bulduğunu ifade  eder. İtalyan seyyah Sestini, 1779’da ziyaret ettiği  Bursa’da dokuna, deri, ayakkab,elbise vb. imalat şubelerindeki başarılı örnekleri ayrıntılı şekilde anlatırken. Avrupa’da yaygın olan önyargının aksineTürkler’in bütün bu alanlarda son derece maharetli olduklarını  ifade eder”.
Osmanlı’nın gümüş telleri
Bir başka  bilgiye  daha bize  ulaştırdı Mehmet Genç:  “ 1750’lerde İstanbul’da birkaç yıl kalarak incelemelerde bulunmuş olan Lyonlu Fransız İş adamı Jean-Clauda Filachat, Simkeşhane’de imal edilen gümüş tellerin  Fransa’dakilerden daha  ince çekilmiş olmasından hayranlıkla bahseder” diyordu.
Değerli tarihçinin belge-odaklı saptamalarında “ Tanınmış  iktisatçı  E.Heckscer, 18.yüzyılda sanayinin her dalında  İngiltere’den geri olan !ransa’nın  sadece  boya alanında ‘ Doğu’nun hayranlık uyandıran  boya  sanayii ile temas sayesinde7 daha ileride  olduğunu ifade eder. Osmanlı esnaflarının beşeri  sermaye oluşumu bakımından mazhar oldukları teşvike uygun cevaplar vermiş  bulunduklarını yeterince  ortaya koyuyor”  saptamasını yapar.
Sanayi  Devrimi’ nin başından bu yana  ülkemizin  girişimci  insanı  mikro başarılar üretme konusunda  başka bir toplumun insanından geride kalmış değil… O halde biz,  Sanayi Devrimi’ni neden  kaçırdık?  Neden  mikro başarılarımızı  ulusal ve küresel ölçeklere  taşıyamadık?  Kendimize sormamız ve sorgulamamız gereken asıl soru  bu…
 
Ekosistem bilincini artırmalıyız
Benim bakış açıma  göre  önemli bulduğum birkaç neden var: Birincisi   “sistem anlayışımız” eksik “ekosistem bilincimiz” gelişmemiş, nokta başarılarla, pragmatist yaklaşımlarla, popülist tutumlarla, hamasetle  kendimizi  kandırıyoruz. İkincisi, sözünü ettiğimiz genel yaklaşım  “veri bilincimizi”  geliştirmemiş, kurumlarımız ürettikleri verinin yanlış olması durumunda  bedelini ödeyecekleri  bir yaptırımla karşılaşmıyor.  “Envanter ve veri eksikliği”  ülkemizde iddialı hedeflerin şaşmasının temel nedeni. Ülkemizde  zamana uygun bir  tartışma  ortamıyla  veri  konusunu  etkileyecek ve düzetmelerin yapılmasını sağlayacak ve   “kritik  kitleye” erişecek kararlı bir tutum sergilenmemiş . Üçüncüsü de  “proje-odaklı iş yapma bilincimiz”  yeterince gelişmediği  için,  “mikro başarıları”  bir  “ekosistem oluşturma”  mantığıyla  ulusal ve  küresel düzlemlere taşıyamıyoruz; sürdürülebilir  başarılarımızı  olması  gereken  düzeylere ulaştıramıyoruz.
Mikro  başarıların öykülerine  elbet ki sahip  çokalım…Ama, küresel ölçekte  karar veren odakları etkileyen, standartları belirleyen bir  güce bir konuma ulaştıracak  “ölçeklendirmenin önemini” asla unutmadan….